10 Şubat 2014

TARDIS çanta (Bu bir DIY macerasıdır.)

Efendim, bildiğiniz gibi TARDIS (Time and Relative Dimension in Space) 50 yıllık bir BBC dizisi olan Doctor Who'nun alamet-i farikası, telefon kulübesi şekilli bir uzay/zaman makinesi. Bu "içi dışından daha büyük" olan makine, aslında bir bukalemun devresine (chameleon circuit) sahip ve bulunduğu zaman/mekanın koşullarına uyum sağlamak üzere dış görünüşünü değiştirebiliyor. Ancak, TARDIS 1960'ların İngilteresinde bir "Police Box" şekli almışken bu devre bozuluyor ve mavi ahşap bir kulübe görüntüsünde takılıp kalıyor.

Peki, bunları niye anlattım? Çünkü çenem düştü, anlatmak istedim. Ayrıca, sizinle bir DIY projesi paylaşacağım, kendime yol yapıyorum. Peki, bir kitap blogunda DIY projesi paylaşmak istediğime emin miyim? Evet, eminim; bir tanecik çalışma için yeni blog açacak değilim ya!

Bir buçuk yıl kadar önce, TARDIS şeklinde bir çanta istediğime karar verdim. İnternette bulduğum çantalar ya çok çirkin, ya çok pahalı, ya da hem çirkin hem pahalı olunca anlık bir gaz ile "Ne var ki yaa, ben de yaparım!" dedim, aynı gaz ile çıkıp kumaş aramaya başladım. Elimde CNBC-e Dergi, TARDIS'i gösterip "Bu maviden kumaş lazım bana," diye kumaşçıları gezmek çok tuhaf bir deneyim, özellikle "kumaşın türü fark etmez, bu tonda mavi olması şart!" cümlesini çok yadırgıyorlar nedense.

- Parantez açıyorum: Birini yarım bıraktığım iki üniversitede okuduğum bölümlerin de etkisiyle, el işlerine belli bir yatkınlığım var; ama ufak tefek tadilatlar ya da geçici düzenlemeler dışında kumaşla, dikiş nakışla hiç uğraşmadım. Yani, bu çanta tamamen amatör ve ne yaptığı hakkında bir fikri olmayan ellerden çıktı. -

Bir miktar TARDIS mavisi kumaş - emin değilim ama galiba keten ya da benzeri pamuklu bir kumaş,- bir miktar da astarlık kumaş aldıktan sonra tanıdık bir terziye gidip bana yardımcı olur mu diye sordum. Terziden çantanın birleştirme ve astar işlerini yapma sözü alınca, bir de ne kadar dikiş payı bırakmam gerektiği konusundaki hayati bilgiyi edinince aynı gazla eve dönüp çalışmaya başladım.

Yanda gördüğünüz fotoğraf, kumaşı aldığım ilk güne ait. Yani 2012'nin ortaları... TARDIS'in ön yüzeyindeki bütün detayları işlemek gibi büyük bir hedefim vardı o sırada. Usta bir terzi gibi mezuralar, T cetvelleri ve (kalem yerine) sabun kullanarak; orijinalinde pencereler ve ahşap paneller olan yerleri güzelce işaretledim.


Küçük, beyaz kumaş parçalarıyla pencereleri tamamladım. Kenar dikişlerinin üstü kapanacağı için pek özen göstermedim, ortadaki çizgileri ise mümkün olduğunca düzgün yapmaya çalıştım. Buraya kadar her şey iyi gitti. Sonra, aynı kumaştan yaptığım ince şeritlerle toplam sekiz tane küçük çerçeve yapmam gerektiğini (ve bunun bir çeşit işkence olacağını) fark ettim, ilk pencerenin çerçevesini yarılamışken hevesim kaçtı.

[1,5 yıl sonra...] Dizinin 50. doğum günü dolayısıyla tekrar heveslenip, "En iyisi ben bu çantaya daha minimal bir yaklaşım kazandırayım" diyerek tekrar başladım çalışmaya. Ütü yardımıyla düzleştirdiğim ince kumaş şeritlerini (çok da düzgün gözükmeyen) dikişlerle pencerelerin etrafına yerleştirdim. Üstün dikiş yeteneğim sayesinde, iki pencereyi farklı boylarda yapmayı başardım! Ama olsun...

Bundan sonra, kafamı en çok kurcalayan kısıma, TARDIS'in detaylarına geldik. 10. Doktur'un, yani David Tennant'ın TARDIS'ini yapmaya karar verdiğim için bir "Police Public Call Box" yazısına, bir de kapıdaki "Police Telephone ..." tabelasına ihtiyacım vardı. 11. Doktor'un TARDIS'inde ayrıca "St. John's Ambulance" arması var, onu kullanmadım. Meraklısına: 
10. - 11. TARDIS'ler yan yana.

Bu kadar detaylı görselleri elle işleyip düzgün bir şey yapabilmem tamamen mantıkdışı olduğundan, daha düzgün gözükecek ve pratik bir çözüm düşünmeye başladım. Tişört baskısı yapan yerlere gitsem dedim, baskı kalitesine güvenemedim. Reklamcılara gitsem, mantıksız miktarlarda para isteyecekler. Sonunda çözümü buldum, düğün fotoğrafçılarının sıkça kullandığı kanvas üzerine baskı tekniğini kullanmaya karar verdim. Google'da bulduğum (düşük çözünürlüklü) görselleri temel alıp, Photoshop ile tekrar işledim tabelaları. Başlamışken bir de DW logosu ekledim. Flashdisk'i aldığım gibi Foto İrem'e, Serdar Abi'ye koştum. Bol yedekli baskı yaptık, Serdar Abi benim için vernikledi (kokudan kafamız güzel oldu) böylece dikişte kullanılacak kadar ince ve uzun süre idare edecek kadar dayanıklı detay baskılarım oldu. (Serdar abi, çanta için çok kullanışlı olmayacağını, çanta kullanıldıkça sürtünmeden aşınacağını söyledi ama elimdeki en uygun teknik bu olduğundan, çantayı da her gün kullanmayı düşünmediğimden kanvas baskıyı tercih ettim.)

Baskıları makasla kestiğimde kenarlarının düzgün olmadığımı fark ettikten sonra çok daha garantili bir yöntem kullandım: Metal cetvel ve maket bıçağı.

İkinci endişem, vernik ve ütü ikilisinden kaynaklandı. Bu kullandığımız vernik, sıcak metale maruz kaldığında eriyecek mi, erimeyecek mi? Ütüyü kullanılmaz hale getirmemek için, mutfakta kullanılan yağlı kağıttan bir tabakanın arasında ütüledim kanvası. Sonuç: vernik sıcak ütüyle karşılaşınca erimiyor.

Karar vermem gereken üçüncü konu; "bu parçaları dikerken kenarlarını içeri kıvırmam gerekiyor mu?" oldu. Baskıya hazırlarken öyle yapabileceğimi düşünüp, kenarlarda yarım santimetre kadar pay bırakmıştım. Yedek baskılarım olduğu için, DW logosuyla başlayıp, önce kenarlarını katlayarak ütülemeyi denedim. Köşelerde 4 kat olan kanvas çalışmayı çok zorlaştırdı ve köşeler hemen zedelendi. O yüzden küçük parçaları (logoyu ve kapıdaki tabelayı) katlamadan kullandım. Bu arada, siyah zemin üstündeki logonun kenarları bembeyaz gözüktüğü için kaligrafi kalemiyle boyadım. Asetat kalemi, CD kalemi gibi kalemler de kullanılabilir burada. (Yanda, logonun katlanmış ve düz halleri var. Sağdakini kullandım.) Aslında TARDIS'in herhangi bir yerinde bulunmayan bu logoyu çantanın arka yüzünde kullandım, bomboş kalmasın istedim. Police Box şeridini ise alt ve üstlerini katlayıp iki katlı diktim, 4 katlı köşe olmadığı için sorun çıkmadı ve güzel gözüktü.

Bu parçaları yamuk dikmemek için önce kaba dikişlerle yerlerini belirledim -bu yaptığım şeye teyel deniyor olabilir,- sonra kenarlarını yine elimden geldiğince düzgün biçimde (yani, pek düzgün değil) diktim. Böylece el yapımı olacak bütün detayları tamamladım, kenar dikişlerinin yerlerini işaretledim, astar kumaşı ve taslak hazırlarken model aldığım çanta ile birlikte terziye götürdüm. Ölçüleri aynı olmasa da, benzer parçalarla ve aynı dikiş tekniği ile birleştirilecek şekilde yaptım çantayı. Terzinin ellerine teslim etmeden önce çantamın son durumu böyle idi:


Sonunda terzi aradı, çantayı yaptım dedi. Koşa koşa gittim vee... Kare bir çantayla karşılaştım. Benim işaretlediğim yerlerden yapınca çok dar oluyormuş. "Zaten öyle olması gerekiyor" dedim, sökülüp tekrar dikilmek üzere terzide bıraktım çantamı. Haftalar sonra kadını aradım "ayyy tatlım ben unuttum onu ya, hemen yapayım." dedi. Bu konuşmadan 2-3 hafta sonra, nihayet, çantama ulaşabildim. Sonra da bütün beklentim "psssstt..." sesi çıkararak söndü. Tam olarak istediğim şeye ulaşabilmek için, dikiş makinesini doğru düzgün kullanmayı öğrenmem gerektiğine kesinlikle karar verdim artık. Sonuç çok kötü değil elbette, ama tam olarak aklımdaki gibi de değil. İşte çanta:



Yan dikişleri -yine- benim ayarladığım yerlerden yapılmadığı için simetrisi bozulmuş. Zaten pencerelerin boyu birbirini tutmuyordu, şimdi bir de yüzeyin ortasında değiller. Ayrıca siyah kanvas şeridin kenarları aşınmaya başlamış bile. Yine de, ilk deneme için fena olmadı sanırım. Bir ara gezmeye çıkaracağım kendisini.

Bu arada, çantamın uzuuun terzi gezisinden dönmesini beklerken, elimde kalan kumaşla küçük küçük TARDIS'ler yaptım. İki tablet kılıfı, iki telefon kılıfı yaptık evde. Tablet kılıflarından biri bende, diğer kılıflar ise yeni sahiplerine gitti. O sırada, pek sevdiğim arkadaşım Evren de bana bir TARDIS beresi ördü, yılbaşı hediyesi olarak gönderdi. Böylece evin her yerini çeşitli boyda TARDIS'ler kaplamış oldu. En sonunda, Evren ve ben sanayiye gidip kendimizi fiberglasla kaplatıp, TARDIS gibi boyamaya kalkışacağız galiba. Korkuyoruz!

Not: TARDIS'i her seferinde büyük harflerle yazmamın nedeni, bir kısaltma olması ve BBC de dahil olmak üzere tüm kaynaklarda böyle kullanılmasıdır. Lütfen "neden büyük harf" diye sinirlenmeyin bana. ^.^

9 yorum:

  1. Azim, hırs, irade ve de istek resmen; vay arkadaş... Helal olsun. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Azim, hırs, irade mi? Şüpheliyim. Neredeyse iki yılda tamamlamasam kabul edebilirdim =))

      Sil
  2. Daha boyanacak bir gitar var. Onu da hatırlatırım :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ayy bak bi an aklımdan çıkmış. Doğru ya!

      Sil
  3. bilimkurgunun günlük yaşama uygulanması çok keyifli olsa gerek üstelik ürününüz de çok fonksiyonel! Ancak sanıyorum TARDİS mavisi biraz daha gri-mavi ve biraz da eskimiş bir havaya sahip.belki daha grimsi bir kumaşı taşlatarak bu kıvamı elde edebilirsiniz.bende tardis çöp kutusu edinmeye çalışacağım çalışma odama sanırım yapması daha kolay olacak.kolay gelsin size
    ankaralıkitapkurdu

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, TARDIS'in eski ahşap dokusunu kumaşta tutturmak çok zor, artık olduğu kadar. Kumaş kumlatma/taşlatmaya ülkemizdeki koşullar dolayısıyla uzak durmaya çalışıyorum, zaten nerede yaptırılır onu da bilmiyorum =)

      Çöp kutusu çok iyi fikir! Boyanabilir bir malzemeden yapılmış ve düz renk bir şey bulursanız yapmak da çok kolay olur sanırım. Size de kolay gelsin.

      Sil
  4. Çok beğendim ellerinize sağlık güle güle kullanın.

    YanıtlaSil
  5. Bende metal çantasını sanayide yaptırma yi planlıyorum bakalım sonuç ne olur :)

    YanıtlaSil