10 Ağustos 2014

Eski İstanbul'un Delileri: Pazarola Hasan Bey


Eski İstanbul'un Delileri: Pazarola Hasan Bey
Yavuz Selim Karakışla
Toplumsal Tarih Dergisi (Tarih Vakfı)
Şubat 2006 (1. basım)
80 sayfa

* Okuma Şenliği için bir biyografi.

Bu küçücük biyografi kitabı, Toplumsal Tarih Dergisi'nin eki olarak yayımlanmış. Şu sıralar deliler ve delilik ile ilgili kitaplara merak saran kitapçım Faruk Bey, okumam için ödünç verdi, ben de bir çırpıda bitirdim.

Yavuz Selim Karakışla, eski bir dergide başka bir şeyler ararken Pazarola Hasan Bey'le ilgili bir yazıya rastlamış, sonra da Hasan Bey hakkında bulduğu bütün kaynakları toplamaya başlayıp yıllar sonra bu kitabı yazmış. İstanbul'un Meczupları başlıklı ilk bölümde:
"Sokaklarda yaşayan delilere dokunulmaz, ne yaptıklarına bakılmaz, sokaklarda sürdürdükleri garip hayatlara da pek ilişilmezdi. Delilik, ermişlik ve bilgeliğin bir diğer hali olarak algılanır, asla yadırganmazdı."
diyor, eski İstanbul'da yaşayan meczuplar için. Deli ve meczup sözcükleri arasındaki nüansı, Osmanlı'da delilerin her zaman hoşgörü ile karşılandığını, kimilerinin İstanbul'un ünlü siyasilerinden, yazarlarından daha fazla tanındığını anlatıyor. Sonra, geçiyor Pazarola Hasan Bey'in öyküsüne.

Pazarola Hasan Bey, kocaman kafalı, her zaman kibar davranan bir adammış, doğum ve ölüm tarihleri tam olarak bilinmiyormuş ama tahminen 1880-1885 yılları arasında doğmuş ve 1920'lerin ikinci yarısında hayatını kaybetmiş. Unkapanı'nda yaşayan Hasan Bey, çevredeki herkes tarafından tanınırmış ve hatta uğurlu sayılırmış. Hangi esnafa "Pazarola ....cibaşı" dese, o gün işlerinin iyi olacağını düşünürlermiş. Hasan Bey, herkesin işine göre bir yakıştırma yapıp, herkesi bir şeyin başı yaparmış: Tütüncübaşı, berberbaşı, bekçibaşı, yazıcıbaşı, dilencibaşı...

"Pazarola Hasan Bey'e göre, büyük, küçük, Müslüman, Hristiyan, kadın, erkek, zengin, fakir diye bir şey yoktur. Herkes birdir, herkes Allah'ın kuludur, herkes iyi insandır... (...) Ona göre mevki, makam diye bir şey yoktur, yahut kibirli kendini beğenmiş insan. İstanbul Vâlisi'ni görse, ona çekinmeden 'Pazarola Vâlibaşı' demekten kendini alamaz."
Pazarola Hasan Bey'in hakkında, eski Türkçe ile yazılmış makalelerden karikatürlere, söyleşilerden fotoğraflara kadar birçok alıntı var kitapta. Hatta 54 dörtlükten oluşan, Hasan Bey için yazılmış bir destan bile var. Kitapçım sayesinde, hiç aklımdan geçmeyecek türde bir biyografi okudum ve çok keyif aldım.

8 yorum:

  1. acaba deliler hastanesinin bahçesine ' düşünen adam heykeli'ni de dikme gerekçeleri aynı mı?:) kitap ilgi çekici hele de yıllardır kafamı kurcalayan bu soruya bu şekilde cevap veriyorsa Pollyanna tadında mutluluk duyacağım zira diğer düşündüğüm gerçeğin vehametinin derecesi gerçekten fazla :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bak bundan hiç bahsetmiyor. Diğer olasılık ne acaba? =)

      Sil
    2. sorgulama ve düşünmenin biz de pek sevilmeyip delilikle eş görülmesi, bakın bu insanlar düşünmekten delirdi siz siz olun fazla düşünmeyin demişler gibi :)ee eşeklere filozof diyen bir toplumuz şunun şurasında :)

      Sil
  2. Öncelikle “ruh ve sinir hastalıkları hastanesine” deliler hastanesi demeyelim lütfen..:)) kimin ne zaman nerede kısa devre yapacağı(özellikle içinde bulunduğumuz şu dönemde) kesinlikle belli değil! Diğer taraftan düşünmenin deliliğe giden yolda kilometre taşı olduğu fikri maalesef İslam toplumlarının günümüze içinde bulunduğu durumu fevkalade güzel izah da ediyor sanırım.Halbuki üstad Rodin bu heykele “Le penseur” –Düşünen Adam- adını vermiş.Bizimkilerde gidip ruh ve sinir hastalıkları hastanesinin bahçesine koymuşlar! Hadi bu memlekette gel de düşün şimdi.Zaten düşünüp konuşanları alıp götürüp bir yere tıkmak da milli politikamız olmuş asırlarca.Herneyse ; çocukluğu İstanbulun boğaz- sahil- kasabalarında geçmiş birisi olarak her mahallenin mutlaka deli,meczup,bir tuhaf kabul edilen insanlarının olduğunu ve bunların özellikle korunduğunu bizzat gördüm yaşadım.Bu tip kitapları çok severim.Mutlaka temin edeceğim.Teşekkürler.
    ankaralıkitapkurdu

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. üzerime alındım onun için cevap hakkım doğdu kanaatindeyim :) toplumdaki yaygın kullanımı ve tdk'daki birinci anlamıyla deli kelimesi hatalı bir kullanım değil sözlük bilgisi olarak ama sizin burada kastınızın deli'nin amiyane bir tabir olduğu yönünde olduğunu düşünüyorum :) haklısınız bence de amiyane normalde kullanmam ama kitapta da deli ve meczuplardan bahsettiği için ayrıca biraz da bu eyleme her zaman fazla bir tepki gösterdiğim için bu şekilde kullanmayı uygun gördüm ama haklısınız kaba bir tabir oldu sonuçta literatürüne uygun kullanmalı ve rencide edici olmamalıydım , incinenler varsa kusuruma bakmasınlar :)

      Sil
    2. sorun değil..ben sizi gayet iyi anladım,zaten özünde latife olsun diye yazdım :)) Kaldı ki delilik ile dehanın sınırlarının karışık olduğu aşikar iken yaşamın- varoluşun- ve kendimizin bizi bunaltan sorunlarına biraz olsun delilik yapmadan katlanmak sanırım imkansızdır.Bu noktadan bakıldığında tarihin hemen hemen tüm büyük sanatçıları dahileri de az veya çok delidir değilmi ? herneyse sağlıklı ve kitapla huzur bulan bir hayat dilerim
      ankaralıkitapkurdu

      Sil
  3. Bu kitap benlik.Hemen edinip okumalıyım :) Teşekkürler

    YanıtlaSil