Kutsal Dedektiflik Bürosu - Dirk Gently's Holistic Detective Agency
Douglas Noel Adams
Çeviren: Sevil Cerit
Kabalcı Yayınevi
Eylül 2012 (1. basım)
279 sayfa
279 sayfa
* Okuma Şenliği için Goodreads’in “Ölmeden Önce Okunması Gereken 1001 Kitap” listesinden bir kitap.
Kağıt tutturucusu |
Shada'yı okuduktan sonra Douglas Adams okumayı çok özlediğimi fark ettim; kitapçıma uğradığım bir gün Dirk Gently serisini oluşturan iki kitabı (Kutsal Dedektiflik Bürosu ve Ruhun Uzun Karanlık Çay Saati) aldım, seve koklaya eve getirdim. Okumaya hemen başlayamadım, böylece yaz şenliğine de yetişmiş oldu. Fakat, 279 sayfalık bu küçücük kitabı bitirmem bir haftadan fazla sürdü. Çünkü kitabı okudukça Kabalcı'ya kızdım, Kabalcı'ya kızdıkça kitabı bırakıp başka şeylerle vakit geçirdim. Otostopçunun Galaksi Rehberi çevirisinde çok başarılı olduğunu (hatta Douglas Adams'ın sözcük oyunlarının bile çok çok iyi tercüme edildiğini) hatırladığım yayınevi bu kitabı bir olduramamış, bir aceleye getirmiş, çabucak hazırlayalım da piyasaya sürelim demiş. Kitapta çok fazla yazım hatası, başı sonunu tutmayan cümle kurguları, kapanmayı unutmuş tırnaklar, yanlış yerde açılmış tırnaklar... var. Bildiğimiz ataç yerine kağıt tutturucusu mu dememişler; masanın bir tarafından diğer tarafına bir şey uzatmak yerine bir şey geçirmek mi dememişler; bir sayfada hem nerdeyse hem neredeyse mi yazmamışlar, Richard'a bir yudum daha pizza mı yedirmemişler... Neler neler! "Bence, bunu kimin yapmış olduğunun önemli değil." diye bir cümle bile var. Sayfa düzeni kötü, bir sahneden diğerine geçerken iki satır boşluk bırakma zahmetine bile girmemişler. Hatta kitabın başlığı arızalı! Söz konusu büronun adı, kitabın içinde doğru çevirisi ile "Bütünsel Dedektiflik Bürosu" olarak kullanılırken başlıkta bütünsel yerine neden kutsal demişler, "Bütünsel desek kimse anlamaz, satamayız." diye mi korkmuşlar, ne yapmışlar, niye yapmışlar, hiç bilemedim ben.
Oh! Çeviri ve baskıdaki özensizliğe olan nefretimi döktüğüme göre, kitabın içeriğinden bahsedebilirim artık. (Derken, şu entry'yi gördüm ve yazmadan geçemedim. Elimdeki baskıda "Atları seven anneme..." olarak geçen ithafın orijinali "To my mother, who liked the bit about the horse" imiş. Söyleyeceklerim bu kadar hakim bey.)
Bilmediğimiz bir ortamda, kör edici bir ses ve sağır edici bir kızıllık ile başlıyor roman, zaman geçmeye başlıyor. Sonra bir elektronik keşiş ve atı çıkıyor ortaya. Bir şeylere inanması için üretilmiş olan bir makine olan bu keşiş, arızalı olduğu için boş bir araziye bırakılmış ve tam da kendisiyle tanıştığımız sıralarda, içinde bulunduğu vadinin ve vadideki her şeyin (kendisi ve atı da dahil olmak üzere) soluk pembe renkte olduğuna inanmakta. Keşiş, aslında pembe olmayan atı ile beraber vadiyi izlerken zaman geçmeye devam ediyor. Bekletildiği için çok sinirli olan bir kadınla, Susan Way'le tanışıyoruz. Oradan, hoop, Cambridge'e, St. Cedd kolejine geçiyoruz ve tanıdık bir karakterle (eğer Shada'yı okumuş ya da izlemişseniz) karşılaşıyoruz: Profesör Chronotis.
Bütünsel Dedektiflik Bürosu ilk kez 1987 yılında yayımlanmış, çekimleri tamamlanamayan Shada senaryosundan bolca yararlanmış Adams. Zaman lordu olan Profesör Chronotis'i alıp romana yerleştirmiş, zayıf hafızasını korumuş ama zaman lordluğunu ve TARDIS'ini elinden almış. Cambridge Üniversitesi'nin, yine Shada'da kullandığı tanıdık koridorlarına uzatmış romanı. Fakat, Douglas Adams'tan bekleyeceğimiz üzere, bir üniversite binasına sıkışıp kalmıyor kitap. Çok çeşitli mekanlara dağılıyor, kafa karıştırıyor, romanın sonlarına doğru bütün bu dağınıklık toparlanıp anlam kazanmaya başlıyor.
Dirk Gently ortaya çıkana kadar, hatta ortaya çıktıktan sonra bile, kitabın ana karakteri Richard MacDuff. Olaylar Richard'ın etrafında şekilleniyor; Gently, Richard'a yardım edebileceğini iddia ediyor ve tuhaf bir cinayeti (ve bütünsel olarak bu ölümle bağlantılı olan pek çok şeyi) çözmeye çalışıyor. Richard, eski arkadaşı Dirk'ü bulmaya çalışırken Sarı Sayfalar'daki ilana ulaşıyor:
DIRK GENTLY'NİN
BÜTÜNSEL DETEKTİFLİK BÜROSU
Biz bir suçu BÜTÜNSEL çözeriz.
Biz bir kişiyi BÜTÜNSEL buluruz.
Sorununuza BÜTÜNSEL bir çözüm bulmak için bugün telefon edin.
(Kayıp kediler ve çapraşık boşanma konularında uzmanız.)
[Kitapta detektif yazmışlar, hata bende değil.]
Dirk Gently, kuantum teorilerinden, Shrödinger'in kedisinden ve bütün şeylerin temelde birbirleriyle bağlantısı olduğundan bahsederek yaptığı işi anlatıyor. Richard'ın zaten karışmış olan aklını daha da karıştırıyor ama iyi bir bütünsel dedektif olduğunu da kanıtlıyor.
Korkunç çevirisine rağmen, bu kitap bütün karmaşasıyla ve ilginç tasvirleriyle tam bir Douglas Adams kitabı. Okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum, mümkünse orijinal dilinde! Serinin ikinci kitabını da okuyacağım ama aynı kötü çeviri devam ediyormuş; o yüzden birkaç kitaplık bir aradan sonra okumayı planlıyorum.
"Eğer Evren -olup bitenlerde biraz belirsizlik olduğu her seferinde sona erseydi- daha ilk saniyesinin ötesine geçemezdi. Ve şüphesiz birçoğu da geçemiyor. Bu bir insan vücudu gibi, anlıyor musun? Orada ve burada birkaç kesik ve ezik ona zarar vermez. Eğer doğru dürüst yapılırsa ağır bir ameliyata bile dayanır. Paradokslar sadece deride meydana gelen izlerdir. Zaman ve mekân onları kuşatıp iyileştirirler ve insanlar olayların sadece kendi arzuları çerçevesinde anlam ifade eden tek bir tasvirini hatırlarlar."
merhaba:)
YanıtlaSilşenlikte douglas adams okuyan birini görmek ne hoş, üstelik bu kitap benim de şenlik listemde! :)
ruhun uzun çay saatine öncelikle başlamıştım ama sonra en iyisi sırayı bozmayayım dedim, şenliğe de ekleyiverdim :) kitabı henüz okumadım ama douglas adams'ın hayran olduğum şu nesneleri kişileştirme uslubuna bu kitapta da rastladım: dürbün, küçük bir hareket dikkatini çektiği için belli bir evin üzerine takılı kaldı, dürbün dikkatini yoğunlaştırdı vs :)
çeviriden ve yazım yanlışlarından dem vurmuşsunuz, benim elimde sarmal yayınları baskısı mevcut, umarım bu denli özensiz değildir :)
bu arada blogunuzu ve kitaplarınızı çok sevdim :) ortak kitap zevlerimiz var gördüğüm kadarıyla, ne yalan söyleyeyim sizi kendi blogumda da görmek isterim, her daim beklerim :)
keyifli okumalar dilerim :)
Sizin bloga şöyle bir göz atıp Silo yazısını görünce "hah! tamam!" dedim, ilk fırsatta detaylıca dalıp okuyacağım =) Benzer kitaplar okuyanların bloglarını bulunca çok seviniyorum, çok sevindim!
SilBahsettiğiniz nesneleri kişileştirme üslubuna bayılıyorum ben, aynı şeyi Neil Gaiman'da da görüp çok sevdim. Dediğiniz gibi, Dirk Gently'de de bolca bulunuyor ve çok keyifli. Sarmal baskısını hiç incelemedim ama Sarmal Yayınları'na da çok güvenmiyorum ben, yanlış yazar ismiyle kitap basmış adamlar sonuçta. Bir de, sizden sonraki yorumda mit'in söylediği kadarıyla aynı çeviri ile basılmış. Siz bir okuyun bakalım, ne kadar fark varmış öğreniriz =)
O mutluluk bana ait, burada hem birton kitap var oh mis :) Neil Gaiman'ın kitaplarını bir türlü alıp da okumak nasip olmadı :) özel bir tavsiyeniz olursa yazarın kitaplarından duymak isterim açıkçası:)
Silve sayın mit 'in dediği gibiymiş durum, arada fark yokmuş, şimdi baktım çevirmen aynı hatun kişi, elde kalem hazır bulunmak gerek o halde :) bunu da öğrendiğim iyi oldu :)
keyifli okumalar diliyorum yazılarınızın devamını beklerken buradakileri de okuyup hatmediyorum :)
Gaiman'dan sadece Anansi Çocukları'nı okudum henüz, kitapçıma her gittiğimde diğer kitaplarına bir uzanıyorum, sonra karar veremeyip, daha sonra alırım diye bırakıyorum. O yüzden öneri yapabilecek durumda değilim henüz =)
SilSize de keyifli okumalar =)
Her ikinize de Mezarlık Kitabı'nı tavsiye ediyorum o zaman kitap dostları :)
SilO zaman, aklımın kenarına yazdım. =)
SilO Profesör Chronotis, bu Profesör Chronotis miymiş yahu? Bir yaşıma daha girdim! Bu kitabı taaaa 1999'da, Sarmal Yayınları baskısıyla okumuştum. O zaman da adı "Kutsal" Dedektiflik Bürosu'ydu. Bildiğim kadarıyla o zamanki ismini korumak adına aynı şekilde basmıştı Kabalcı kitabı. Hatta çevirisi de birebir Sarmal'ın çevirmeninden alınmış diye bir duyum aldım, ama ben bu kadar yazım hatası olduğunu hatırlamıyorum. Öte yandan 15 yıl olduğu için (ah belim, vah kemiklerim) hatırlamamam normal :) "Atları seven anneme" kısmına da iyi güldüm yalnız. Eski çeviride de böyleydi. Her şey bir yana, benim en sevdiğim Adams kitabıdır bu. Tüm o karmaşasına rağmen her şeyi pek bir güzel toplayışı, karakterleri ve tabii ki esprileriyle gönlümü fena kaptırmıştım zamanında. O yüzden okumanıza çok sevindim. Keşke daha az sancılı olsaymış. Ellerinize sağlık :)
YanıtlaSilVallahi o Chronotis, bu Chronotis'miş! Bu kitabı okurken kendisiyle karşılaşınca ben de çok şaşırdım, sonra not aldım; önce hangisini yazmış, nereden nereye karakter kaydırmış bakayım diye. Shada'dan Dirk Gently'ye transfer etmiş adamı.
SilOtostopçu serisinin çevirmenine baktım, bendeki beşibiryerde ciltteki çevirileri Nil Alt ve İrem Kutluk yapmış. Son kez okumamın üzerinden yıllar geçti (yaa, ah belim, vah kemiklerim, aman dizlerim!) ama çeviriler çok iyiydi diye hatırlıyorum. Fakat bu kitapta nasıl keyfimi kaçırdı çeviri, anlatamam. (Yok ya, anlattım aslında!) Zaten Sarmal da zamanında tuhaf işler yapabilmiş bir yayıneviydi. Neyse artık. Çok teşekkürler =)
memleketin nüfusu kültürü dil bileni arttı ama tercüme seviyesi düştümü yani?? eskiden olmazdı böyle şeyler,iyi yayınevlerini iyi yapan "iyi mütercimleri" dir.demek ki herşey baştan savma.kaldı ki B.K. Çevirmek daha zor olmalı. kendine özgü isimleri ve farklı bir vocabulaire sözkonusu.zaten son yıllarda dogru dürüst çeviri yapan B.K. yayınevine pek rastlamadım.İthaki yine de en iyisi.Elimdeki "yokyer"i bitireyimde dedektiflik bürosunu da denize karşı okurum herhalde :))
YanıtlaSiliyi okumalar!
ankaralıkitapkurdu
Yabancı dil öğrenirken Türkçe'yi de öğrenmek gerektiğini unutuyoruz galiba. Klasik eserlerde işimiz kolay, farklı yayınevlerinden çevirmenleri karşılaştırıp en iyisini alabiliyoruz ama bu BK çevirileri böyle giderse ne olacak bilmem. Neyse ki yeni nesilde çok iyi çevirmenler var, BK kitaplarının devamı için onlara güveniyorum =)
SilYokyer için ne diyorsunuz peki? Yeni Gaiman'lar almak istiyorum ama nereden başlasam bilemedim.
Gaiman; BK ile fantastik edebiyat arası bir noktayı temsil ediyor.Fantastik edebiyat tarzım değil.YOKYER de benim kabul edebileceğim son sınır! Biraz daha fantastik beni aşardı. Örneğin Anansi çocukları ! ben sizin yerinizde olsam ARA DÜNYA’dan başlardım.Gerçekten keyifli
YanıtlaSilankaralıkitapkurdu
tercüme konusunda ise kesinlikle haklısınız.her iki dili de çok iyi bilmeden tek dil üzerindeki hakimiyetle kusursuz tercüme yapılamaz.Ayrıca tercümesi yapılan edebiyat türüne de aşina olmak lazım.
YanıtlaSilankaralıkitapkurdu
Bu arada; "dumas klubu" yani 6.kapı filmini izlemeye vaktiniz olabildimi
YanıtlaSilankaralıkitapkurdu
O zaman Ara Dünya ve Yokyer'e bakıyorum kitapçıma bir daha gidince. =)
SilDumas Kulübü'nün filmini ise tamamlayamadım, tam bu filmi izlerken dayımın vefat haberini aldım; arkasından tekrar dönüp izlemek hiç içimden gelmedi. Belki üzerinden daha çok zaman geçince izlerim.