24 Saat Açık Kitapçının Sırrı - Mr. Penumbra’s 24‑Hour Bookstore
Robin Sloan
Çeviren: Zeynep Yedierler
Trend Yayınevi
Eylül 2013 (1. basım)
296 sayfa
296 sayfa
* Okuma Şenliği için, ilk kitabı 2010 yılında veya daha sonra çıkmış bir yazardan bir kitap.
Amaltheian'ın yazdığı değerlendirme üzerine çok merak edip hemen aldığım bu kitabı bitirmemin üzerinden iki hafta geçti. Kitap hakkında yazacaklarımı aklımda toparlamaya çalıştığım için ilk 1-2 gün yazmak istemedim; sonra da bir türlü oturup yazamadım ve hiçbir şey okuyamadım. Tam iki hafta önce dayım vefat etti, rahatsızlığı dolayısıyla bir süredir kötü haberi bekliyor olsak da üzülmemek ve rutin hayata dönmek kolay olmuyor. Özellikle ilk hafta boyunca bütün aile anneannemle vakit geçirdik, taziyeye gelenlere ev sahipliği yaptık, bir yandan da yapılması gereken işlere yetişmeye çalıştık. Eve ancak uyumaya geliyordum ve bu arada yeni bir kitaba başlayacak isteği bir türlü bulamadım. Bütün bu koşturmanın içinde, bir de hastalanmayı başardım ve "Beynimin yerinde pelte var!" diye mızıldanarak iki gün dinlenmek zorunda kaldım.
Bu süreçte aklım dağılsın diye bol bol Doctor Who çizgi romanı okudum, uyumadan önce saatlerce kare karalamaca denen bulmacalardan çözdüm, bir tane de Agatha Christie romanı okudum. Fakat okuduğum kitapları burada anlatmaya o kadar alışmışım ki; 24 Saat Açık Kitapçının Sırrı'nı bir türlü yazamadığım için sürekli bir sorumluluk/rahatsızlık hissettim. Durum böyle işte... Okuma Şenliğini bu kitapla kapatacağım sanırım, çünkü şenlik için seçtiğim diğer kitaplar yerine daha hafif kitaplar okumak istiyorum bu aralar, zaten geriye kalan birkaç gün içinde bütün kitapları bitirmem de imkansız.
24 Saat Açık Kitapçının Sırrı, tek kelimeyle özetlersek, tuhaf bir kitap. Henüz önsözü okurken "Aaa!" dedirtiyor. Üstelik Sloan galiba Türkçe baskı için özel bir önsöz yazmış, ya da önsözü bizim için düzenlemiş. Diyor ki:
"Ben Türkiye'deyken dünyaya bakışım değişti ve bu da benim tüm hayatımı etkiledi."
Yazar, İstanbul'da bir semt pazarını arıyor, ara sokaklarda pazarın yerini bulamadığı için ellerinde sebze meyve poşetleriyle gelen kadınları ters yönde takip ederek pazara kadar gidebiliyor. Sonra da oturup çok eğlenceli bir roman yazıyor. Setenay ise öğrenci evinde yaşarken pazara gitmeye kalkıştığı zamanlarda hep kullandığı bu yol bulma taktiğini nasıl da boşa harcadığını düşünüp dertleniyor.
Kitabın anlatıcısı ve baş karakteri Clay Jannon, San Francisco'da yaşayan bir grafik tasarımcısı. Google'dan ayrılıp bagel üretmeye başlayan iki yazılımcı ile çalışıyor, ürettiği logo ile ödül kazanıyor ama şirket kapanınca işsiz kalıyor. Kriz nedeniyle yeni bir iş bulmakta zorlanan ve beklentileri gittikçe azalan Jannon, bilgisayarını bir kenara bırakıp dışarıda iş aramaya karar veriyor ve sokak sokak gezdiği bir gün,
Tüm gece çalışabilecek
Özel becerilere sahip
ELEMAN ARANIYOR
Ödeme tatminkâr
yazan bir ilan görüyor, şehrin pek de tekin olmayan bir bölgesindeki bu ilan Bay Penumbra'nın 24 Saat Açık Kitapçısı'nın penceresinde asılı. İş aramaktan çok sıkılan Jannon, kitapçının kapısından içeri adım atıyor ve karşısındaki manzarayı anlatıyor:
"Normal büyüklükte bir kitapçının yan yatırılmış hâlini düşünün. Dükkân son derece dar ve insanın başını döndürebilecek kadar yüksekti. Üç, hatta belki daha fazla kattan oluşan kitap rafları, göz alabildiğince yukarı doğru uzanıyordu. Yukarı bakmak için kafamı geriye yatırdım. Kitapçılar insanın boynuna niye böyle eziyet eder ki? Raflar sanki sonsuza dek devam etmeleri mümkünmüş gibi, gölgelerin arasında kayboluyordu."
Jannon, kitapçının sahibi Bay Penumbra ile tanışıyor ve 24 saat açık olan bu kitapçıda gece vardiyasında çalışmaya başlıyor. Kitap hakkında daha fazla detay vermeden önce, kitabın daha dikkatli bir düzenlemeden geçebileceğini söylemeliyim. Bir cümlede "gri gömlek ile mavi hırka" giymiş olan Penumbra, hemen ardından gelen cümlede "gözleri de ceketiyle aynı renkte" diye tanımlanmış. Defalarca söyledim, takıntılı bir okurum ben; ceket mi, yoksa hırka mı o giysi? Zihnimde doğru canlandırmak istiyorum. Kitapta adı geçen ve Türkçe baskısı da olan bazı kitapların isimleri yanlış yazılmış, sonra kızınca kızdı oluyor. Neyse... Böyle birkaç özensizlik dışında göze batan yazım hataları yok, çeviri başarılı ve akıcı. Fakat, en fenası, künyede kitabın orijinal ismi yazmıyor!
Kitabın içeriğine geri dönersek eğer, bu kitap çok fazla bizim gibi. Biz derken, günlerini bilgisayar başında geçiren, internet mizahına alışık, bilim kurgu ve fantastik kurgu seven, FRP'ye aşina... Kısaca hafif de olsa nerd'lük alametleri gösteren okurlardan bahsediyorum. Bir buzdolabının üzerindeki xkcd karikatüründen, Otostopçunun Galaksi Rehberinden bahsediyorlar, laf arasında Rama referansı veriyorlar, basılı kitap/e-kitap tartışması yapıyorlar. Ve bütün bunları, bir kitapçının raflarında gizlenen büyük gizemi çözmeye çalışırken yapıyorlar.
"Senin yaşındakilerin hâlâ kitap okuduğunu bilmiyordum," diyor Penumbra, bir kaşını kaldırıp. "Her şeyi cep telefonlarından okuduklarına dair bir izlenime kapılmıştım."
"Bu herkes için geçerli değil. Hâlâ kitap kokusu seven bir sürü insan var."
"Kitap kokusu!" diye tekrar ediyor Penumbra. "İşte insanlar bunu söylediğinde akan sular durur. Gülümsüyor, sonra aklına bir şey geliyor ve gözlerini kısıyor. "Kindle'ın yok değil mi, evlat?"
Bay Penumbra'nın 24 Saat Açık Kitapçısı'nın kapısı hiç kapanmıyor. Günün ilk vardiyası Bay Penumbra'ya ait, ardından tezgaha arkeoloji mezunu Oliver Grone geçiyor; gece 10 ile sabah 6 arasındaki son vardiya ise, içerideki kitapların çok tuhaf olduğunu düşünen Jannon'a ait. Kitapçıda katlarca yükselen rafların çok az bir kısmı "normal" kitaplarla dolu. Burada karmakarışık bir sistem var, çoksatan kitaplar bulunmuyor ama Trevanian, Aristo gibi birbirinden alakasız yazarlar ve kitaplarla karşılaşabiliyoruz; bunlar Penumbra'nın tamamen kendi keyfince seçtiği ikinci el kitaplar. Geri kalan tüm kitaplar ise, Google'da bile yer almayan, kocaman deri ciltlerle kaplı kitaplar ve Jannon işe başlarken, bu kitaplara göz atması, bu kitapları okuması ya da da incelemesi yasaklanmış. Bu yasak kısa bir
süre için Jannon'ı durdursa da, elbette sonunda kitaplardan birini açıp
bakıyor ve kitabın içindeki yazılardan hiçbir şey anlamıyor! Jannon'ın nöbette olduğu geceler boyunca hepsi birbirinden tuhaf müşteriler telaşla dükkana dalıyorlar ve bu kitaplardan birini istiyorlar. Dükkana giren tüm müşteriler kayıt defterlerine işlenmek zorunda, saat kaçta geldi, ne giyiyordu, ruh hali nasıldı, hangi kitabı istedi?.. ve böyle detaylar.
Film setleri için özel efektler ve dekorlar yapan Mat, Google'da çalışan Kat, halkla ilişkiler uzmanı Ashley, yazılım şirketi sahibi (oyunlarda kullanılması için çok gerçekçi memeler geliştiren) Neel gibi insanlar da hikayeye dahil oluyorlar ve hep birlikte Penumbra'nın kitaplarının sırrını çözmeye çalışıyorlar. San Francisco'dan New York'a kadar uzanan, neredeyse FRP oynar gibi kovaladıkları bir maceraya atılıyorlar. Penumbra'nın kitaplarını okuyan tuhaf insanların peşine düşüyorlar; bir yandan çok uzak bir geçmişe ait gibi gözüken olaylarla karşılaşırken, bir yandan da teknolojinin mucizelerinden sonuna dek yararlanıyorlar.
Ben bu kitabı çok sevdim, hatta bence bu kitabı okuyan herkes çok sevecektir. Bir de daha düzgün anlatabilseydim, çok iyi olacaktı. Hâlâ aklım biraz dağınık ve şu yazdığım yazı hiç yeterli gözükmüyor bana; fakat daha fazla bekleseydim hiç yazamayacaktım, o yüzden bu seferlik böyle oldu. Bir süre böyle keyifli kitaplar okumaya devam edeceğim; çok merak ettiğim birkaç kitap sırada bekliyor ama şu sıralar okursam hiçbir şey anlamayacakmışım gibi geliyor. O yüzden daha hafif kitaplarla ve (umarım) daha düzgün yazılarla devam edeceğim.
Bence çok güzel anlatmışsınız, hiç kendinize haksızlık etmeyin, şahsen merak ettim ve okumayı düşündüm. :)
YanıtlaSilBir de, başınız sağ olsun.
Teşekkür ederim =)
SilBaşınız sağ olsun Setenay, Allah rahmet eylesin.
YanıtlaSilBir müddet keyifli kitaplar okuma fikrini destekliyorum.
Sağol Mustafa. Shada'ya başladım, bir çırpıda bitecek gibi gözüküyor. =)
Silöncelikle başınız sağ olsun. sabır metanet ve başka acı yaşamamanızı dilerim.Yaşamın acı ve fakat kaçınılmaz gerçeğidir ölüm.geride kalanların üzüntüsü,yapılacak işler üstlenilecek vazife ve yerine getirilmesi kaçınılmaz ritüeller hem zihnen hem de fiziksel olarak insanı yorar.Bu halleri bir dönem çok arka arkaya yaşamak zorunda kaldım.Beynin "pelteden pasta" haline gelmesi duygusunu çok iyi bilirim.O zamanlarda kendimi yorgunluk ve üzüntüden adeta flu bir ortamda,bir tünelde mesela Woody Allen in "shadow and fog" filminde yaşar gibi hissettiğimi hatırlıyorum.En kısa zamanda herşeyin normale dönmesini dilerim.Hayat devam ediyor her şeye rağmen..
YanıtlaSilKitabınıza gelince çok enteresan geldi .Zaten sizden daima enteresan eserler öğreniyorum.Bu da rutin okuma çizgimin değişmesine olumlu bir katkı sağlıyor teşekkür ederim.Mutlaka temin ederek okuyacağım.Beni çok etkiledi.Sağlıklar ve iyi okumalar dilerim
ankaralıkitapkurdu
P.S.:Karen Blixen'in YEDİ HARIKA HIKAYE kitabını öneririm
Teşekkür ederim. Aynen söylediğiniz gibi, hem üzüntü, hem yapılması gerekenler üst üste gelip çok yoruyor ama kaçmaya da imkan yok.
SilKitap gerçekten enteresan ve eğlenceli. Okuduğunuz zaman fikrinizi duymak isterim. =)
Başın sağ olsun, gerçekten çok üzücü.
YanıtlaSilKitabı muhakkak okuyacağım.
Teşekkür ederim Cessie. Kitap için yorumunu merakla bekliyorum. =)
SilBaşınız sağ olsun, çok üzüldüm. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun inşallah. Ayrıca yazı da çok çok iyi, doyurucu, bilgilendirici ve merak uyandırıcıydı. Bundan iyisi imkansız, o derece. Kendinize haksızlık etmeyin lütfen. Dostlukla...
YanıtlaSilÇook teşekkür ederim! Hem iyi dilekler için, hem de yazının iyi olduğuna ikna çabanız için ayrı ayrı teşekkürler =)
SilBaşınız sağ olsun Setenay. Allah rahmet eylesin. Kitap tanıtımı konusunda Mit'e katılıyorum. Hemen merak uyandırdın bile :) Sevgiler
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim Selmin =)
Silkitabı bir gecede okuyuverdim.Bu kitabı okumak su kaydırağından kaymak gibi,başladınız mı duramıyorsunuz sayfalar akıp gidiyor.Konu,üslup,sürükleyicilik harika.İçinde bulunduğumuz dijital çağın enstrümanlarını kitaplar gibi konvansiyonel bir meta için kullanarak gizemli biraz gothic ve dedektiflik sürükleyiciliği ile anlatmak eşsiz bir lezzet yaratmış.Yazarın da dediği gibi "beklenmedik güzellikler aslında gözümüzün önündedir"....Gerçekten İnsanoğlu tarih boyunca akil kişilerce verilen bazı mesajları yanlış anlamış,kulaktan kulağa aktarırken değiştirmiş ve mesaj sahibinin iradesi dışında bambaşka noktalara taşımıştır mesajın ana fikrini.Marka ve firma adlarının havada uçuşmasını fazla önemsemeden kitabı okursak gerçekten iyi yapılandırılmış sürükleyici bir eser..Kesinlikle tavsiye ederim.Teşekkürler Setenay ..her zamanki gibi iyi bir seçim ve iyi bir tanıtımdı
YanıtlaSilankaralıkitapkurdu
Söylediklerinize tamamen katılıyorum, kitabı beğenmenize de çok sevindim. =)
Silbu kitabı bir çok blogda gördüm,umarım ben de yakın zamanda okuyabilirim
YanıtlaSil