12 Kasım 2016

Kayıp Kuşak


Kayıp Kuşak – Generation Loss
Elizabeth Hand
Çeviren: Efsun Ecem Üçkardeş
Altıkırkbeş Yayın
Ekim 2016 (1. basım)
344 sayfa

Kitabın arka kapağında şöyle diyor:
New York Polisinden Iggy Pop konserine, CBGB’nin ucube punklarından B-Filmlerine, fanzinlere, keçileri kaçırmış fotoğrafçılara kısacası geçmişe dair özlediğiniz ne varsa içinde bulabileceğiniz bu sıcacık roman, sizi çok farklı diyarlara götürecek.
Yani en yakındaki bara…
Arka kapak yazısını yazan kişiyle benim “sıcacık roman” anlayışlarımız çok farklı. Kayıp Kuşak’ı birçok sıfatla anlatabilirim ama hiçbiri “sıcacık” olmaz, aksine bence buz gibi soğuk bir roman bu. Ama çekici bir soğuk. Tuhaf.

1975 yılında liseden mezun olan ve New York’a yerleşen, üniversiteye başlasa da derslere gitmek yerine alkolle ve çeşit çeşit uyuşturucuyla, karmaşık ilişkilerle dolu bir dünyaya dalan fotoğrafçı Cassandra Neary, romanın esas karakteri. Punk’ın en hareketli zamanında yaşamış, Ölü Kızlar adlı fotoğraf sergisiyle New York’un sanat dünyasında ünlü olmuş ama bu ilk sergisinin başarısını asla tekrar yakalayamamış. Yaşı 50’ye yaklaşmış, hâlâ uyuşturucu bağımlısı ve artık bir kitapçının deposunda çalışıyor. Bir gün, bir arkadaşı diyor ki, ‘sana uygun bir iş var, bir müzik dergisi için gidip Aphrodite Kamestos’la röportaj yapar mısın?’ Kamestos 70 yaşlarında bir kadın, gençliğinde çok başarılı bir fotoğrafçıyken yaşlandıkça paranoyaklaşmış, çalışmalarını yayımlamayı bırakmış ve gidip Maine’deki küçük bir adaya yerleşmiş.

Cass’in gençliğini kısaca anlatarak başlayan roman, Maine’de bir otele, oradan Paswegas Adaları’na doğru, kiralık bir arabanın içinde, ilerliyor. Cass yolculuk boyunca tuhaf insanlarla tanışıyor ve ülkenin bu bölgesinde ne kadar çok kayıp ilanı olduğunu görüp şaşırıyor.
“Şu herif,” dedim, birkaç adım atıp solmuş kâğıtlardan birini aldım. “Martin Graves. Bunlardan her yerde görüyorum. Olayı ne bunun?”

Başımı yana çevirdim, nemden ve yıpranmışlıktan buruşmuş başka bir ilan kâğıdı daha gördüm. “Abi, hepsinin olayı ne?”

İkinci ilanı elimle düzleştirdim. Bu seferki, solgun yazılar arasındaki fotoğrafında saçı ve suratı çamur rengine açılmış, gülümseyen bir genç kızın renkli fotokopisiydi.

“Heather Pollitt,” diye okudum. “Ona ne oldu?”
Çeşit çeşit sıkıntıyla adaya ulaşan Cass, Aphrodite’in evini buluyor ve kadının bu röportaj hakkında hiçbir bilgisi olmadığını, yıllardır röportaj vermeyi reddettiğini öğreniyor. Yine de, Aphrodite’in eserlerini çok seven ve röportajı tamamlamak isteyen Cass oradan ayrılmıyor ve dergiye sunacak bir şeyler çıkarabileceğini umuyor.
En şahaneleri manzara fotoğraflarıydı. Adalar, dağlar; olanaksız bir güzelliği detaylandıran yoğun maviler, eflatunlar, morlar… Magritte’in elinden çıkmış bir manzara resmine benzeyen, aralıklı takımadalar: Tarifi ve telafisi zor. O yerlerin gerçek olmasını aklıma hayalime sığdıramıyordum.
Cass adada çeşit çeşit insanla tanışıyor, Aphrodite’in geçmişine ait bazı sırları öğreniyor ve roman ilerledikçe atmosfer karanlıklaşıyor. Bu karanlık kısımları anlatmayacağım, çok heyecanlı! Yalnız şunu söylemem lazım, uyuşturucu bağımlısı bir fotoğrafçıyla başlayan roman neredeyse bir polisiyeye dönüşüyor ve gerilim epey yükseliyor.

Kitapta karanlık oda ve analog fotoğrafla ilgili minik minik bölümler var, çok keyifle okudum bu bölümleri. Hatta karanlık oda hasretim depreşti, girsem de filmlerle, kâğıtlarla, kimyasallarla oynasam istedim. Kitabın çevirisi mükemmel diyemem ama kötü değil, düzeltmesini de Denizciğim ve ben beraber yaptık, fena bir iş çıkarmadık sanırım. ^_^ (Bu da, kitaptaki olası yazım hatalarından ben sorumluyum demek oluyor, olmasınlar diye uğraştım ama emin olmak çok zor.) Neyse, ben severek okudum ama künyesinde adım yazan bir kitap hakkında objektif olabildiğimden emin değilim.

2 yorum:

  1. Aa ben hiç beklemiyordum galiba bu blogda böyle bir kitap yorumu görmeyi, biz bilim kurgulara alışmışız :) Çok ilgimi çekti, hemen listeme ekleyeceğim Settie. Sen neyi anlatsan ben okumak istiyorum zaten :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de şaşırdım aslında böyle olunca ahah, normalde okuduğum tür olmayınca önerip önermeyeceğimi de bilemedim aslında ama senin seveceğini düşünüyorum :)

      Sil