Kayıp Kuşak – Generation
Loss
Elizabeth Hand
Çeviren: Efsun Ecem Üçkardeş
Altıkırkbeş Yayın
Ekim 2016 (1. basım)
344 sayfa
Kitabın arka kapağında şöyle diyor:
New York Polisinden Iggy Pop konserine, CBGB’nin ucube punklarından B-Filmlerine, fanzinlere, keçileri kaçırmış fotoğrafçılara kısacası geçmişe dair özlediğiniz ne varsa içinde bulabileceğiniz bu sıcacık roman, sizi çok farklı diyarlara götürecek.
Yani en yakındaki bara…
Arka kapak yazısını yazan kişiyle benim “sıcacık roman”
anlayışlarımız çok farklı. Kayıp Kuşak’ı birçok sıfatla anlatabilirim ama
hiçbiri “sıcacık” olmaz, aksine bence buz gibi soğuk bir roman bu. Ama çekici
bir soğuk. Tuhaf.
1975 yılında liseden mezun olan ve New York’a yerleşen,
üniversiteye başlasa da derslere gitmek yerine alkolle ve çeşit çeşit
uyuşturucuyla, karmaşık ilişkilerle dolu bir dünyaya dalan fotoğrafçı Cassandra
Neary, romanın esas karakteri. Punk’ın en hareketli zamanında yaşamış, Ölü
Kızlar adlı fotoğraf sergisiyle New York’un sanat dünyasında ünlü olmuş ama bu
ilk sergisinin başarısını asla tekrar yakalayamamış. Yaşı 50’ye yaklaşmış, hâlâ
uyuşturucu bağımlısı ve artık bir kitapçının deposunda çalışıyor. Bir gün, bir
arkadaşı diyor ki, ‘sana uygun bir iş
var, bir müzik dergisi için gidip Aphrodite Kamestos’la röportaj yapar mısın?’
Kamestos 70 yaşlarında bir kadın, gençliğinde çok başarılı bir fotoğrafçıyken
yaşlandıkça paranoyaklaşmış, çalışmalarını yayımlamayı bırakmış ve gidip Maine’deki
küçük bir adaya yerleşmiş.
Cass’in gençliğini kısaca anlatarak başlayan roman, Maine’de
bir otele, oradan Paswegas Adaları’na doğru, kiralık bir arabanın içinde,
ilerliyor. Cass yolculuk boyunca tuhaf insanlarla tanışıyor ve ülkenin bu
bölgesinde ne kadar çok kayıp ilanı olduğunu görüp şaşırıyor.
“Şu herif,” dedim, birkaç adım atıp solmuş kâğıtlardan birini aldım. “Martin Graves. Bunlardan her yerde görüyorum. Olayı ne bunun?”
Başımı yana çevirdim, nemden ve yıpranmışlıktan buruşmuş başka bir ilan kâğıdı daha gördüm. “Abi, hepsinin olayı ne?”
İkinci ilanı elimle düzleştirdim. Bu seferki, solgun yazılar arasındaki fotoğrafında saçı ve suratı çamur rengine açılmış, gülümseyen bir genç kızın renkli fotokopisiydi.
“Heather Pollitt,” diye okudum. “Ona ne oldu?”
Çeşit çeşit sıkıntıyla adaya ulaşan Cass, Aphrodite’in
evini buluyor ve kadının bu röportaj hakkında hiçbir bilgisi olmadığını,
yıllardır röportaj vermeyi reddettiğini öğreniyor. Yine de, Aphrodite’in
eserlerini çok seven ve röportajı tamamlamak isteyen Cass oradan ayrılmıyor ve
dergiye sunacak bir şeyler çıkarabileceğini umuyor.
En şahaneleri manzara fotoğraflarıydı. Adalar, dağlar; olanaksız bir güzelliği detaylandıran yoğun maviler, eflatunlar, morlar… Magritte’in elinden çıkmış bir manzara resmine benzeyen, aralıklı takımadalar: Tarifi ve telafisi zor. O yerlerin gerçek olmasını aklıma hayalime sığdıramıyordum.
Cass adada çeşit çeşit insanla tanışıyor, Aphrodite’in
geçmişine ait bazı sırları öğreniyor ve roman ilerledikçe atmosfer
karanlıklaşıyor. Bu karanlık kısımları anlatmayacağım, çok heyecanlı! Yalnız
şunu söylemem lazım, uyuşturucu bağımlısı bir fotoğrafçıyla başlayan roman neredeyse
bir polisiyeye dönüşüyor ve gerilim epey yükseliyor.
Kitapta karanlık oda ve analog fotoğrafla ilgili minik
minik bölümler var, çok keyifle okudum bu bölümleri. Hatta karanlık oda
hasretim depreşti, girsem de filmlerle, kâğıtlarla, kimyasallarla oynasam
istedim. Kitabın çevirisi mükemmel diyemem ama kötü değil,
düzeltmesini de Denizciğim ve ben beraber yaptık, fena bir iş çıkarmadık sanırım. ^_^ (Bu da, kitaptaki olası yazım hatalarından ben sorumluyum demek
oluyor, olmasınlar diye uğraştım ama emin olmak çok zor.) Neyse, ben severek
okudum ama künyesinde adım yazan bir kitap hakkında objektif olabildiğimden
emin değilim.
Aa ben hiç beklemiyordum galiba bu blogda böyle bir kitap yorumu görmeyi, biz bilim kurgulara alışmışız :) Çok ilgimi çekti, hemen listeme ekleyeceğim Settie. Sen neyi anlatsan ben okumak istiyorum zaten :)
YanıtlaSilBen de şaşırdım aslında böyle olunca ahah, normalde okuduğum tür olmayınca önerip önermeyeceğimi de bilemedim aslında ama senin seveceğini düşünüyorum :)
Sil