Geliş, Hayatının Hikâyeleri ve Diğer Öyküler - The Stories of Your Life and Others
Ted Chiang
Çeviren: M. İhsan Tatari
MonoKL Yayınları
Ocak 2017 (1. basım)
287 sayfa
Bu kitabın künyesinde sevgili İhsan'la beraber adım geçiyor ve ben bundan dolayı çok mutluyum! Çünkü İhsan, çok iyi bir arkadaş olmasının yanı sıra çok iyi bir çevirmen. Onun elinden çıkan kitaplara ancak kozmetik düzeltmeler önerebiliyorum ya da çok minik yazım hataları bulup çıkarıyorum. Gerçi, kendisinin de itiraf ettiği üzere, dört kişi bir olup göremediğimiz bir küçücük hata var kitapta. Ona da nazar boncuğu diyoruz.
Malumunuz, Geliş (Arrival) filmi epey konuşuldu, yayınevi de kitabın esas adını iç kapağa saklayıp kitaptaki şahane öykülerin birinden esinlenen Geliş'i başlık olarak kullanmış. Bence olur, hiç sıkıntı yok. Sıkıntı şu: Ben bu filmi hâlâ izlemedim. İzleyeceğim bir ara. Umarım. Konusu açılınca kitaptan bildiğim kadarıyla konuşuyorum, o da olur bence.
Kitapta dokuz öykü var. Hepsi birbirinden farklı, hepsi ayrı bir tür deli. Kitabı okuyalı epey zaman geçti (eh, çünkü matbaaya gitmeden önce okudum) dolayısıyla detaylı anlatabilecek kadar hatırlamıyorum sanki. Fakat kitabın başlangıç öyküsü olan Babil Kulesi'ne bayıldım, hatırlıyorum. Kitabın geneline göre daha mistik bir öykü ve ilk sırada yer aldığı için bende epey yanlış bir beklenti oluşturdu. Daha mistikli, fantastikli öyküler beklerken ileride çatır çatır hard bilim kurguyla karşılaştım. Ama sonra yine mistik öğeler usulca katıldı öykülere, bilimin yanına büyüyü kattı.
Geliş filminin esin kaynağı olan Hayatının Hikâyesi de bence şahane bir öyküydü. Film için beklentimi yükselttiğini ise söyleyemeyeceğim. Bu şahane öyküden, durağan ve sıkıcı bir film çıkmış olabilir, hiç bilmiyorum. Fakat elbette izleyeceğim. Bir ara. Umarım.
Sıfıra Bölünme diye bir öykü var, içimizdeki matematikçileri fazlasıyla keyiflendirebilir. Matematikte hiçbir zaman çok iyi olmadığım halde ben bile sevdim.
Sanırım en sevdiğim öykü kitabın en sonundaki oldu. Gördüğünüzü Beğenmek: Bir Belgesel. Chiang estetik algısı üzerine düşünmüş, tartışmış, çok keyifli bir öykü halinde bize uzatmış tartışmasını. Bayıldım!
Geliş'i okumanızı şiddetle öneriyorum. Omuzlarınızdan sarsarak, gözlerimi pörtletip yüzünüze çok yakından bakarken "Okusana!" diye ısrar ederek öneriyorum. Ama benim gibi birkaç günde hızlıca bitirmeyin, zaten uzun öyküler var kitapta; tek tek, tadını çıkara çıkara okuyun.
Ay yeni blog yazısı! Hem de benli! (Dane dane benleri var yüzün... öhöm!) Kaç zamandır senden bir şey okuyamıyordum, tam şu anda tesadüfen girip Geliş'i görünce hem çok şaşırdım hem de sevindim. Giriş paragrafını okurken de ehihihi demiş olabilirim ayrıca :) (Tanımayanlar ne sulu adammış diyecek, kravatımı takıp devam ediyorum bundan sonrasında).
YanıtlaSilGerçi blog sayfanın arşiv kısmına bakılırsa senden bir şeyler okuyamamamın tek suçlusu benmişim çünkü ayda bir-iki tane de olsa yazıyormuşsun yani arada. Özürlerimi sunarım efenim.
Son olarak Geliş'in filmini izledim, dediğin gibi biraz yavaş. Fakat kitapta olmayan bazı gerekliliği/gereksizliği tartışılacak hareketli sahnelerle daha izlenilesi, daha hareketli bir film çıkarmışlar ortaya. Ben sevdim, senin ellerin alsın :) (Ciddiyete dayanamadı...)
Daha nice kitap künyelerinde komşu olmak dileğiyle...
Kıkırdayarak başladığım bir cevap seansına hoş geldiniz. Bütün gün kafamda dönen tuhaf türkü nereden çıktı diyordum, meğer buradan çıkmış, şimdi fark ettim.
SilBir de, bloga bir şeyler yazdıkça Facebook'ta da mı reklam etsem diye düşünmeye başladım çünkü sen Instagram kullanmıyorsun ve benim blogdaki her yazı için attığım postları göremiyorsun. Sonra böyle yazmamakla itham ediliyorum işte. Okuyamıyorlarmış da bilmem neymiş de... :))
Facebook paylaşımı iyi fikir :) Blogger da takip listesini taaa en alta açınca görmek iyice zorlaştı. Eskiden Blogger'a girdim mi ilk gördüğüm takip ettiğim blogların yazıları oluyordu halbuki. Neyse efenim, Facebook iyi fikir :)
SilYahu gerçekten, niye takip ettiğimiz bloglar göz önünden kayboldu ki? Ben de okuyamaz oldum böyle.
SilSözde bir Facebook sayfası da açmıştım ben ama en son geçen yıl ilgilenmiş olabilirim. Onu bir canlandırayım hiç olmazsa :)
selamlar;
YanıtlaSiltam hız devam ediyorsunuz,aman ne güzel..devam! MonoKL iyi kitaplar çıkarabilen bir yayınevi,sizin de katkınızı görmek çok hoş,derhal sipariş verdim.
Sizin redaktörlüğünüzden geçmiş olması da şüphesiz esere fazladan değer katmıştır. Çünkü (malumunuz) piyasadaki eserlerde feci tercüme hataları gözlüyorum ve nasıl olur da bir mütercim böyle bir şey yapabilir ya da bu haliyle eser basılabilir diye şaşırıyorum. Geçenlerde okuduğum bir PKD romanında mütercim "seramik yer karosu" nu "kalebodur" diye tercüme etmiş ya..düşünebiliyor musunuz..? Bir başka PKD eserinde de "yirmili yılların başındaki PKD eseri" diye tercüme etmiş mütercim "yirmili yaşlarda yazdığı romanı"..Bu kadar iyi eğitimli çok sayıda genç çevirmenler söz konusu iken bu kadar berbat çevirilerin bence üç temel sebebi var, özensizlik,kültürsüzlük ve/veya Türkçeyi yeterince bilmemek! neyse eleştirilerin sonu gelmez.Elinize sağlık,bu eseri tanıttığınız için çok teşekkürler..İyi okumalar.
ankaralıkitapkurdu
Merhaba :)
SilEvet birazcık hızlandım bugünlerde, umarım devam edeceğim.
Sizin bu kitabı seveceğinizi sanıyorum, okuduğunuz zaman yorumunuzdan mahrum bırakmayın beni. Çeviriler hakkında söylenecek çok şey var, gerçekten Türkçe bilmeyen çevirmenler var etrafta. (Geçen günlerde bir çeviri intihali çıktı ortaya, akıl alır şey değil.) Fakat İhsan'a ve çevirilerine güvenim tam, keşke bütün çevirmenler onun gibi özenli olsa. :)
İyi okumalar!