* Bu kitabı (Goodreads'e göre) 2 Mayıs'ta bitirmişim. Kitap biter bitmez yazabilseydim harika olacaktı ama hemen o gün yazamadım, sonrasında yazmaya başladım ama bitirmeye zamanım olmadı çünkü bir Eskişehir'deydim, bir Samsun'da, sonra yine Eskişehir'de... derken hastalandım, bir hafta boyunca doktora gitmemekte direndim (aman soğuk algınlığı işte, geçer...) (geçmedi.) Doktora gittim, sonra da yeni mezun doktor kuzenime "acaba aile hekimim beni öldürmek istiyor olabilir mi?" diye mesaj attım. Çünkü doktor bana bir torba dolusu ilaç yazdı. (Bunu günde üç kere yut, bunu günde iki kere iç, bunu sabah al, bunu akşam, şu aç karnına, ötekisi tok, onu beş gün kullan sonra bırak, bu kutu bitecek.)
Şu anda eczane vitrini gibi gözüken bir masam, Monica Geller'ı kıskandıracak bir "hangi ilacı ne zaman içeceğim" çizelgem ve her ilaç saatimde bas bas bağıran alarmlarım var. Bütün bunların toplamı olarak da üzerimde inanılmaz bir bezginlik, tembellik var. Hâlâ soğuk algınlığı olduğunu iddia ettiğim hastalığımdan mı, yoksa sürekli yenilerini içtiğim ilaçlardan mı kaynaklanıyor bilmiyorum ama kafamı toparlayıp bir şeyler yazmak, hatta okumak çok zor geliyor bu aralar.
Bu uzun açıklamayı yaptım, çünkü kendimi bloga karşı sorumlu hissediyorum. Yazıya zaten başlamıştım, kaldığım yerden tamamlamaya çalışacağım. Olduğu kadar.
Sonsuzluğun Sonu - The End of Eternity
Isaac Asimov
Çevirenler: Yosun Erdemli, Alperen Keleş
MonoKL Yayınları
Aralık 2015 (1. basım)
239 sayfa
Isaac Asimov zaman yolculuğu kavramını almış, bütün paradoksları ile beraber evire çevire işleyip muazzam bir roman üretmiş. Kitabın ardındaki fikre ayrı hayran oldum, Vakıf'a bağlanmasına ayrı hayran oldum, her paradoksun, her sorunun kusursuzca yerli yerine oturmasına hayran oldum. Arkadaşlar, ben bu kitaba hayran oldum. Hiç belli olmuyor, değil mi?
Fotoğrafta görüldüğü gibi Sonsuzluğun Sonu'nun üç ayrı yayınevinden üç ayrı baskısı var. Cep Kitapları, Alperen Keleş çevirisi ile ilk kez 1984'te yayımlamış, 1988 ve 1997'de iki baskı daha yapmış. Altın Kitaplar ise, Gönül Suveren çevirisi ve "Evrenin Çanları" adı ile, 1985'te basmış kitabı. Evrenin hangi çanları? Ben de hiç bilemedim. Son olarak, MonoKL kitabı aldı, Alperen Keleş çevirisini çok sevdiğimiz Yosun Erdemli'ye emanet etti ve geçtiğimiz Aralık ayında bizimle buluşturdu. (Buluşturdu falan deyince çok magazin ağzı oldu sanki, öhm.. Neyse.) Sonsuzluğun Sonu'nun eski basımları kitaplığımda bekliyordu, alıp sıraya koymuşum, okumamışım. En yeni baskıyı okumuş oldum, çok güzel oldu. Bir de çeviri karşılaştırması yapmak var aklımda, diğer baskılara da epeyce göz atmış olacağım.
Efendim, Sonsuzluğun Sonu, çoğunlukla uzak gelecekte geçiyor. (Zaman yolculuğu varsa nasıl uzak gelecek o demeyin, bir dakika.) 24. yüzyılda "zamansal alan" keşfedilmiş, bu keşiften üç yüzyıl sonra da Sonsuzluk kurulmuş. Bundan öncesi İlkel zamanlar olarak adlandırılıyor, biz hep ilkel insanlarız (ühü!) ve bizim zamanımızda kurulu "zaman kazanları" olmadığı için buraya gelen giden yok.
Zamanın dışında (Sonsuzluk'ta) yaşayan ve zamanlararası çalışan, zamanda düzenlemeler yapan "Sonsuzlar" var. Sonsuzlar, görünürde çeşitli yüzyıllar arasındaki ticaret ilişkilerini düzenliyorlar fakat bunun ardında çok daha fazla çalışma gerektiren, çok önemli bir görevleri var. Zamanın ilerleyişini gözleyip gerekli yerlerde minik düzenlemeler yapıyorlar ve böylece savaşlar önleniyor, bir bomba patlamıyor, büyüyüp diktatör olacak bir çocuk hiç doğmuyor. Bu düzenlemeler, istenenin dışında etkiler de doğurduğu için dikkatle seçilmeleri ve en az yan etkiye neden olacak şekilde uygulanmaları gerekiyor. Bunlar, bir politikacının bulunması gereken toplantıya yarım saat gecikmesini sağlamak, bir kutunun bulunduğu yeri değiştirmek gibi minik değişiklikler. Bu değişiklikleri hesaplamak için onlarca insan çalışıyor ama son karar ve uygulama yetkisi Teknisyenlere ait. Zavallı Teknisyenler, işlerinin sorumluluğu birçok seviyeden birçok insana dağılmış olsa da, son darbeyi gerçekleştirdikleri için Sonsuzluk'un günah keçileri, saygı duyulan ama uzak durulan adamları halindeler.
Esas karakterimiz Andrew Harlan da bir teknisyen, üstelik Sonsuzluk'un en üst rütbelilerinden biri olan Kıdemli Bilgisayar Twissell'in özel Teknisyeni. İlkel tarih konusunda çok meraklı, bulabildiği bütün kaynakları okumuş, kendine ait bir ilkel kütüphane koleksiyonuna sahip; tuhaf bir adam. 95. Yüzyılda doğan Harlan, 15 yaşındayken Çırak olarak Sonsuzluk'a alınmış ve doğduğu yüzyılı bir daha hiç görmemiş.
Sonsuzlar, herhangi bir yüzyıla özel olarak bağlılık göstermemek üzere, özenle eğitiliyorlar. Böylece, zamanda değişiklik yapmaları gerektiğinde kişisel duygulardan kaynaklanan hatalar yapmıyorlar. Sonsuzluk'ta hiç kadın da yok. Sonsuzlar bir kadınla ilişki kurmak üzere yazılı izin alabiliyorlar ama bulundukları yerde herhangi bir rütbede çalışan bir tek kadın bile yok. Çünkü (diye açıklıyor Asimov) kadınlar kendi yüzyıllarından Sonsuzluk'a alındıklarında ortaya çıkan yan etkiler, herhangi bir erkeğin alınmasının yarattığından çok daha fazlaymış. (Yerseniz.) Elbette, bu kadınsız Sonsuzluk, romanın ilerleyişi içinde çok önemli bir yere bağlanıyor.
Harlan, hiç anlaşamadığı ve sevmediği Bilgisayar Finge'in bölümünde bir kadınla karşılaşıyor, üstelik fazlasıyla güzel bir kadın. Noÿs adlı bu kadın, Finge'in sekreteri olarak tanıtılıyor; Harlan'a Noÿs'la birlikte onun yüzyılına gitmesi, kadının evinde bir süre yaşaması ve yüzyılı gözlemesi emrediliyor. Fazla detaya girmek istemiyorum, Harlan görevini gerçekleştiriyor ama Noÿs'a aşık oluyor, kadını alıp Sonsuzluk'ta saklamaya kalkışıyor. Bu sırada, yalnızca üst düzey çalışanların bildiği birtakım olaylar döndüğünü seziyor ve kurcalamaya başlıyor. Eh sonra tabii, olaylar olaylar...
Daha fazla anlatıp spoiler vermek istemiyorum. Yazının başında dediğim gibi, Asimov zaman yolculuğu ile öyle bir oynamış ki, bu kadar oynanır.
Romanı okumam epey uzun sürdü, buraya yazmam daha da uzun sürdü ama hep dış etkenler yüzünden. Sonsuzluğun Sonu (bence Asimov'un yazdığı her şey gibi) şahane bir roman. Biraz da kitabın olumsuz taraflarından bahsedeyim diyorum, fakat ya hiç olumsuzluk bulamamışım, ya hatırlamıyorum, ya da Asimov sevgim gözlerimi kör ediyor. "Ama kitap şu açıdan kötüydü," diyemiyorum. Bir de, edinmek için sahaf sahaf gezmeniz gerekmeyen bir Asimov kitabını yorumlamanın mutluluğu var içimde, gönül rahatlığıyla bulup, alıp okuyabilirsiniz. Keyifli okumalar!"Fakat Dünya Güneş'in etrafında, Güneş de Galaktik Merkezin etrafında döner ve doğal olarak Galaksi de hareket hâlindedir. Eğer Dünya üzerinde bir noktadan yola çıkıp, yüz yıl altzamana giderseniz, kendinizi boşlukta bulursunuz. Çünkü Dünya'nın o noktaya gelmesine daha yüz yıl vardır."
evvela geçmiş olsun."herhalde dedim hakikaten kitap almayı ve okumayı bu sefer bıraktı" sayın bloggerimiz diye düşündüm.üzüldüm doğrusu ,neyseki arızı bir durum imiş.ilaçlarınız ihmal etmeyin yaza dinç girin!
YanıtlaSilSonsuzluğun Sonu'nu yıllar önce okumuştum,üzerimdeki etkisini unutmuşum tekrar kitaplığımdan alarak okumamı hatırlattığınız için teşekkürler.
Bu arada HEİNLEN amcanın "yıldız gemisi askerleri" İTHAKİ den basılmış u ay,bilmem gördünüzmü? En ucuz da (aklınızda olsun) KITAPYURDU'nda 14.95 tl,alırım belki,
size çok geçmiş olsun ,keyifli okumalar
ankaralıkitapkurdu
Teşekkür ederim, ilaçlarımı ihmal etmeden hızla toparlanıyorum.
SilYıldız Gemisi Askerleri'ni ilk fırsatta alacağım, daha önce çevirisi yapılmamış bir Heinlein eserini kaçırmak çok yazık olur. :)
Kitap çok ilgimi çekti. Vakıf'a bağlanıyor dediğin için soruyorum, anlamak için okumalı mıyım? Daha önce hiç Asimov okumadım, bu iyi bir başlangıç olur mu? Hem zaman yolculuklu hem aşklı *.* daha ne isterim bilemiyorum:)
YanıtlaSilOf çok iyi bir başlangıç olur! Çünkü, Vakif'a bağlanıyor evet ama tek başına ayrı bir roman. Vakıf'ı okumadan bunu rahatlıkla okuyabilirsin. Vakıf'ı okuduktan sonra bunu okursan "vay arkadaş adam ne kurmuş!" dersin, bunu okuduktan sonra Vakıf'ı okursan bir aydınlanma gelir. Ehhehe! Okursan yorumunu merakla bekliyor olacağım Cessieciğim.
SilAy aldım başladım bile! *.*
SilAyy, bitirince de yaz bana ^_^
Sil:) geçmiş olsun.
YanıtlaSilzencefil ve limonu kaynatın, için. ilaçlar yersizdir çoğu zaman. ivan illych in "sağlığın gaspı" adlı kitabı sektör ve medikalizasyon adına okunması gereken bir kitap diyebilirim.
sonsuzluğun sonu iyi kitaptır gerçekten. asimovun bu kadar verimli olmasının sırrını gerçekten merak ediyorum doğrusu.
vakıf dizisine bi başlasam hemen bitecek ama başlamak işte mesele bu.
sağlıklı günler dileğiyle.:)
Asimov ve Arthur Clarke'in Bilimkurgu da çok başarılı olmasının nedeni; birincisi ikisinin de BİLİM İNSANI-akademisyen- olmaları ve tüm yaşamları boyunca bilimsel araştırmalardan çıkarımları sonucu inandıkları bir felsefenin olması ve bu felsefeyi eserlerine yansıtabilmeleridir sanıyorum.Örneğin Asimov bilimin her dalında eser verecek kadar çok yönlü ve geniş vizyonlu bir bilim adamıdır,evrendeki zeki yaşam formalrının varlığına inandığı kadar,teknolojinin insana rakip zekalar yaratabilmesinin tedirginlik ve kaçınılmazlığına da kafa yorar.Clarke ise değişik ve üst düzey zekaların değişik formlarda bulunabileceği ve evrenin düzenine müdahale edebileceği,bu arada, "gerçek sebep" kavramının bizim algımızın dışında olduğu konusunu işleyerek "kavranamaz mutlaka zeka" hakkında hipotezler üretir,çözümü okurun kucağına bırakır.Bu nedenle her iki yazar da gerçek B.K.devleridir.Clarke'in 2001 SPACE ODYSSEY" ve "RAMA" serisi Asimov'un da ROBOTLAR ve VAKIF serisi tekrar tekrar okunmalıdır,kanımca! Keyifi okumalar!
Silankaralıkitapkurdu
İlaçsız bir haftada iyileşebilseydim iyiydi ama ondan sonra ilaç şart oldu. :)
SilAsimov'un başarısı biliminsanı olmasından kaynaklanıyor bence de, kurgularının altını dolduruyor adam. Ama çalışkanlığının pili nerede bilmiyorum. Durmadan, dinlenmeden yıllarca yazmış, iyi ki öyle yapmış.
Uzun serilere başlamak birazcık göz korkutabiliyor, biliyorum ama sonra da "niye bu kadar bekledim" diye üzülüyoruz. Hadi gayret! :))
tekrar geçmiş olsun!
Silhastalıkların tedavisine bakış açısından insanlar ikiye ayrılır.hastalığın "ilaçsız doğal yollarla" geçeceğine inananlar ve ilaçsız geçemeyeceğine inananlar! birinci gruba "hastalar" ikinci gruba da "doktorlar" diyoruz.:))
ankaralıkitapkurdu
Geçenlerde ben buraya bir şeyler yazdım ama google hiç etmiş onları, ya da hiç düşmedi, herneyse.Bire yüz bahse varım bütün bunları tezgahlayan R.Daneel Olivaw dır ve Noys Lambent de İkinci Vakfın gizli ajanıdır.Asimov gerçekten karakter ismi üretmede aynı zamanda bilim dalı üretmede, kavram üretmede hayli başarılıdır.Sonsuzluğun Sonu kitabının kapak tasarımı,Alperen Keleş çevirisinde içerikle hiç örtüşmüyor ama çeviri güzel ve akıcıydı.Evrenin Çanları adlı çevirinin kapak tasarımı içerikle örtüşüyor.Ama garipsediğim durum aracın adının tencere ve çaydanlık arasında gidip geliyor olmasıydı ne bileyim fizyozaman kapsülü hani hiçde fena olmazdı.Kitapta anlıyamadığım bir kurgu parçası vardı;zamanlar arası geçiş yapan taşıtın çok enerji harcadığı ve bu enerjiyi bir novadan sağladığı, bir yıldız olan bizim güneşimiz hiç bir zaman nova olamıyacak, kütlesi nova olmasına engel tabi müdahale edilmediği sürece....Çırak Cooper'in verdiği dergi ilanı kurgusu vede ilkel tarihe müdahale etmek için 19.32 de İtalya da yaşayan bir adama bir mektup yazma kurgusu çarpıcıydı.O adam büyük bir olasılıkla Enrico Fermidir.Nükleer enerji çağını başlatmak için...Asimov un kugularında nükleer enerji vurgusu çok yapılır zaten, adamda nükleer enerji takıntısı var zaten.Çooook güzel kitaptır aynı zamanda Asimov okumak isteyenler için iyi bir başlangıç kitabı olabilir.Tekraaar tekrar okunmasından yanayım.İyi okumalar yazmalar.Bu arada geçmiş olsun.
YanıtlaSiluzun zamandır sizden ses yok.merak ettim.iyimisiniz? ciddi bir sorun yoktur umarım
YanıtlaSilankaralıkitapkurdu
Cevap vermeye buradan başlayayım. Blogu biraz ihmal ettim ama hiçbir sorun yok. Çok teşekkürler, çok naziksiniz. :)
SilNoys'un İkinci Vakif ajanı olması fikrinizi çooook sevdim, Asimov'un öyle bir kurgusu olduğundan şüpheliyim ama duruma çok uyuyor! Evrenin Çanları'nda çeviri (özellikle terimler konusunda) biraz sıkıntılı, haklısınız. Yeni baskı çok iyi oldu, ben de Asimov okumak isteyenlere "al bununla başla" diye şiddetle öneriyorum bu aralar. :)
kurt vonnegut'lar can yayınlarından arka arkaya çıkıyor sanırım.:)))
YanıtlaSilankaralıkitapkurdu
Ben de okudum kiii...
YanıtlaSilhttp://mugene.net/2016/09/sonsuzlugun-sonu/
Gerçekten severek okuduğum bir kitap oldu. Özellikle gerçeklik payı yüksek bir kitap olunca insanı direk düşünmeye sevk eden bir roman.
YanıtlaSil