4 Mart 2016

Uzay Şeytanları (Baskan #3)


Uzay Şeytanları - Les Whums se vengent
Ronny Laws
Çeviren: Atilla Tokatlı
Baskan Yayınları
Kurgu-Bilim Dizisi 3
1983
159 sayfa 

Kurgu-Bilim dizisinin bende olmayan ikinci kitabını (Dünyanın Sonuna Doğru, H.G. Wells) atlayıp üçüncü kitapla devam ediyorum. Eksiklerimi atlaya atlaya, elimde olduğu kadarını anlatacağım; idare edin. 

Alabildiğine kitsch kapağıyla seksenlere ait olduğunu hemen belli eden (fakat orijinal basım tarihi 1969) Uzay Şeytanları, Ronny Laws'un kitabı. Yazarın diğer kitaplarına göz atmak için, devasa veri tabanına güvenip Goodreads'e girdiğimde Ronny Laws adlı yazarın sadece iki kitabı olduğunu gördüm, ikisi de Baskan dizisine ait Türkçe kitaplar. Sonra yine kendimi Fransızca sitelerde buldum ve işin aslını çözdüm. Ronny Laws, Louis Thirion adlı bir Fransız yazarın mahlaslarından biriymiş. Olayı anladıktan sonra, Goodreads'in bana verdiği yetkiye dayanarak, hem kitapların hem de yazarın bilgilerini düzenledim, artık esas yazara da ulaşabiliyoruz. 

Baskan'ın zamanında yaptığı baştan savma iş burada bitiyor mu? Elbette hayır. Biraz daha kurcalayınca görüyoruz ki, bu roman dört kitaplık Jord Maogan serisinin üçüncü kitabıymış. İlk ikisi nerede, kim bilir. Kitabın orijinali de, bizimkinden 100 sayfa daha fazla. Hep diyorum, Baskan Kurgu-Bilim Dizisi'ni, türü özellikle seven ya da koleksiyonunu tamamlamaya çalışan okurlar dışında kimseye öneremiyorum. Denk gelirseniz elbette alın, okuyun, bence çok sevimli kitaplar ama okumamak büyük bir kayıp değil. 

Uzay Şeytanları'nda olaylar 2060 yılında geçiyor. Kozmik Güvenlik Kuvvetleri (yani, aşırı süper güçlü istihbarat teşkilatı, kısaca K.G.K.) başkumandanının ofisinde başlıyor roman. Üzeri bomboş olan masasında aniden beliren disk yüzünden sinirlenen başkumandan Yan Paterson diski analize gönderiyor ve büyük ihtimalle dünya dışı kaynaklı olan diskin içinde Lehçe bir kayıt olduğunu öğreniyor. Bu arada, dünyadaki dillerin çoğunun kaybolduğunu da öğreniyoruz:
"İnsanlar uzun bir süredir, sadeleşme zorunluğuyle, tek bir dünya dilini konuşmaya hazırlık olmak üzere dört büyük dilde konuşmaktaydılar. Ve böyle bir devirde tutup da Lehçe konuşmak için hem ihtiyar, hem deli olması gerekirdi adamın... Gregor Pavlevski gibi meselâ... Peki ama nerden geliyordu bu disk?"
(Alıntı yaparken kitaptaki metni bire bir korudum. Evet, "zorunluğuyle.") Kitabın hemen başında bunu okuyunca aklıma başka başka şeyler geldi. Acaba -örneğin Esperanto gibi- tek dil kullanılsa, başka gezegenlerde kolonileşmeyi bırakalım, dünyada bu dilin bölge bölge başkalaşması ve tanınmaz hale gelmesi için ne kadar zaman gerekirdi? Kaç nesilde iki farklı ülkeden gelen insanlar birbirini anlayamazdı? Dilbilimci olsam böyle şeyleri çok merak edip hep bunlarla uğraşırdım kesin. Dil ağaçları, sözcüklerin ortaya çıkıp anlamlanması, ne güzel şeyler bunlar. Konuyu kapatayım mı? Evet, bence de. 

K.G.K. başkumandanı aklında deli sorularla otururken, biz Lady Burd diye birinin konağında buluyoruz kendimizi. Büyük bir davet var, bütün nüfuzlu insanlar orada toplanmış ve ev sahibesi ziyafeti taçlandırmak için "etkinlik halinde dört tane Vüm" sergiliyor. Davete katılan Jord Maogan ve Pal Olborn sunulan yemeklerden bahsediyorlar:
"- Havyar... dedi Maogan. Size de tavsiye ederim Pal. Ruslar Hazar Denizini kuruttuktan ve suni mersin balığı üretme çabaları başarısızlığa uğradıktan sonra, imkânsız hale geldi havyar bulmak...
Midesi bulanmış gibi yüzünü buruşturdu Pal:
- Sizi katiyen anlamıyorum azizim... dedi. Tuhaf zevkleriniz var doğrusu... Ben güvenemiyorum tabii yiyeceklere. Güvenemediğim için de, 150 gram oligo-proteinle 15 gram C45 kompleksi yedim gelmeden önce... Sizin sevdiğiniz cinsten eski besinlerin insanı şişmanlattığı ve ömrü kısalttığı söyleniyor üstelik."
Bakın, kitabın bu yönünü çok sevdim. Yazar geleceğin dünyasını uzun uzun betimlemek yerine doğal diyalogların içinde aktarmış çoğunlukla. Bunun yerine "Lady Burd'ün evindeki doğal yiyecekler artık az bulunuyordu ve eksantrik zenginler dışında pek az insan bunlardan zevk alıyor, çoğunlukla besin ihtiyaçlarını laboratuvarda sentezlenmiş gıdalarla karşılıyorlardı," diyebilirdi ve (gördüğünüz gibi) hiç de güzel olmazdı. 

İki adam yemekler hakkında konuşurken ev sahibi ortaya çıkıyor, galaksilerarası Star-Hunt otelinin sahibi kocasının (Sir Percy) Vümleri yakalayıp dünyaya gönderdiğini açıklıyor, ne menem şeyler olduklarını anlatıyor:
"Galaksilerarası ateşböcekleridir bunlar. Evrenin bir tek noktasında yaşamaktadırlar: Kozmik haritayı gözlerinizin önünde canlandırın, Mega 600 003 noktası... Cosmic Force'a mensup yüzbaşı Ford tarafından keşfedilmişlerdir. (...) Bugün Vümlerin, garip ateşböceklerinden başka bir şey olmadığı kesinleşmiş gibidir... Kocam bu arada Pavlevski'ye, kozmik bir otel haline getirmek üzere, araştırma merkezini satın almayı teklif etti."
Kozmik haritayı gözlerinizin önünde canlandırabildiniz mi? Canlandıramasanız bile, yemek/davet/seminer görünümlü reklam faaliyetlerini gözlerinizin önünde kolayca canlandırabileceğinize eminim. Yıl olmuş 2060, kocasının yeni otelini tanıtmak için davet veren bir kadınla mı uğraşacağız? Jord Maogan da, tam olarak bundan şikayet ediyor ve kısa süre sonra Pal ile birlikte, başkumandan Paterson'la buluşmaya gidiyorlar. Jord, Vüm olayının bir turist tuzağı ve palavra olduğunu düşünüyor ama Yan Paterson durumun çok daha karmaşık olduğunu anlatıyor ve tam da bunun için, Jord'un Star-Hunt oteline gidip gizli bir araştırma yapmasını içeren bir planı var. 

Jord'un oteldeki maceralarına geçmeden önce, kitaptaki ilginç birkaç şeyi sıralamak istiyorum:
  • Bu romandaki gemiler, Star Wars'taki, Battlestar Galactica'daki ve bir dolu bilim kurgu yapımındaki gibi uzayın/zamanın dışına çıkıp kısa zamanda çok büyük mesafeler katedebiliyorlar. Hatta, çok tehlikeli olsa da, bazı yetenekli pilotlar uzun süre bu "uzayaltı"nda kalabiliyor ve acil durumlarda hızla ortaya çıkabiliyorlar.
  • Cansız nesnelerin ışınlanması (kitapta öteleme/translasyon diyorlar) söz konusu.
  • Kitapta Kafkasya ve Elbruz dağı var!
  • Star-Hunt otelinin tasviri, güncel uzay araçlarına yeterince yakın.
  • İnsanlar galaksiye yayılmışlar, hatta otel "galaksilerarası" olduğuna göre Samanyolu'nun dışına bile çıkmışlar ama insanların yaşadığı yeni bir gezegenle karşılaşmıyoruz.
  • Nötrinolar, ve "nötrinik alem"den bahsediliyor.
  • Karşı maddeden enerji üreten santraller var.
  • "Pronotik aura teleabsorbsiyonu" diye bir şey var. ¯\_(ツ)_/¯
Jord Maogan, tatile çıkmış bir inşaat mühendisi olarak gidiyor otele. Vüm avlarında turistlere eşlik eden Elika ile birlikte ava çıkıyorlar; Jord, Vümlerin bilinçli yaratıklar olduğu düşüncesini dile getiriyor, Elika işi gereği sakladığı bütün tereddütlerini ortalığa döküyor ve adamın gerçek kimliğini öğrenip ona yardım etmeye başlıyor. Jord önce otelde bir laboratuvarı olan ve Vümleri inceleyen Gregor Pavlevski'ye ulaşmaya çalışıyor fakat adamı aylardır kimse görmemiş. 

Beşinci bölümde, bir anda sahne değişiyor ve Müh RAA adlı bir yaratıkla karşılaşıyoruz. Dev bir ağacın altında oturmuş nöbet tutuyor. Neden nöbet tuttuğunu bir alıntıyla anlatayım:
"Gelgelelim, büyük bir bilgenin bir koni önünde umutsuzca kaçışını görmeye bir türlü tahammül edemiyordu. Çünkü koniler sadece bilgeleri avlıyordu. Derin gerçekleri bilen ve halkı ışığa doğru götüren bilgeler, konilerin amansız kıskacı arasında, biribiri ardından yokolmaktaydılar... Ve bu bir süre daha böyle devam ettiği taktirde, âlemin bütün bilgileri ve bilgeliği konilerin eline geçecek; karanlığa terk edilen Müh'ler de sınırsız bir hüzne garkolacaklardı."
Bundan sonraki iki paragrafta kitabın devamı ile ilgili bir miktar spoiler var. Ona göre.

Bakın, kitabın sürprizini bozmak üzereyim.

Geliyor.

Mühlerin, bizim Vüm dediğimiz yaratıklar olduğu ve ışıklı birer nesne değil, gelişmiş bir uygarlık oldukları ortaya çıkıyor. Meğer, Vümler nötrinik âlemde yaşıyorlarmış ve bizim görebildiğimiz ışıkta görünmez oldukları yetmezmiş gibi, nötrino tanecikleri olarak katı maddelerimizin içinden de rahatça geçebiliyorlarmış. Pavlevski, bunları hapseden bir nötrino tuzağı yapmış, akıllı varlıklar olduğunu fark edince durumu düzeltmeye çalışmış ama Star-Hunt otelinin kazandırdığı geliri bırakmak istemeyen Sir Percy elbette bilim adamını dinlemiyor.

İnsanlar, "aman da ne güzel parlıyor" diye Vümleri avlamaya devam ediyor. Vümler, Şaşırtan Ulu diye hitap ettikleri birinin şiddet dolu intikam çağrısını dinliyorlar. Vümler, Dünya'daki önemli insanları ve yapıları (evet kocaman santralleri falan...) kaçırıyor. İnsanlar, tüm güçleri ile vümlere karşı silahlar geliştirmeye çalışıyorlar. Son aşamaya gelirse çok adaletsiz bir savaş olacakken, elbette Jord Maogan sayesinde her şey çözülüyor. 

Spoiler bitti, çok az daha gevezelik yapacağım.

Bu kitapta da, Uzayda Dehşet Tora gibi, kadın karakterler beklediğimden daha iyi (ama çok iyi değil) işlenmiş. Elika, korktuğunda Jord'un boynuna sarılıp ağlasa da başarılı bir pilot ve kurgunun gelişiminde aktif bir rolü var; fikir geliştiriyor, planlar yapıp uyguluyor.

Tamamen space opera gibi gözükse de, yazar kitabına etik sorular yerleştirmeyi ihmal etmemiş. Tam metinden çeviri olsaydı çok daha keyifli bir kitap olacağına eminim. Bir de, ilk basımından neredeyse elli yıl sonra okuyunca, teknoloji ile ilgili öngörüleri epey komik geliyor ama yazıldığı tarihle değerlendirmek lazım. Yazının en başında söylediğimi tekrar edeyim, kitabı okumazsanız çok bir şey kaybetmezsiniz ama bu dönemin bilim kurgu eserlerini seviyorsanız gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim.

15 yorum:

  1. baskan yayınları enteresan bir yayınevi idi.daha öncede belirtmişimdir,çocukluğumuzda ve ilk gençliğimizde (hachette'den) fransız macera romanları serisini -ideal kitaplık- adı altında severek okuduk.bir de çocuklar için pembe seri vardı.sonra da B.K.serisi çıkardı.kitaplar genellikle eksik tercümeli ve kitap kapakları oradan burdan alınma ama gösterişli şeylerdi.Baskan yayınevi,bu kitapların satın alındığı ajansın adını veya yabancı yayınevini de belirtmez zaten. okuduğunuz kitabın yazarının Fransız yazara ait çıkması da doğal sanırım yayınevinin Fransız yayıncılarla yakın ilgisi vardı o zamanlar.herneyse yinde keyifli "livre de poche" büyüklüğü ile hala hoşuma gider bu eserler!
    iyi okumalar..
    ankaralıkitapkurdu

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yayımladıkları kitapları düzgün ve tam çevirseler aslında epey güzel eserler seçmişler zamanında :)

      Baskan ideal kitaplıktan Langelot kitaplarını çok severim ben de, buldukça alıyorum. Yine Fransız edebiyatından, pek eğlencelik kitaplar. Size de iyi okumalar efendim. :)

      Sil
  2. "Uzay Şeytanları" hakkında güzel bir inceleme olmuş.
    Baskan aslında zamanında güzel kitaplar çıkarmış ama sanırım seri olup olmadığına dikkat etmemiş.
    "Biraz daha kurcalayınca görüyoruz ki, bu roman dört kitaplık Jord Maogan serisinin üçüncü kitabıymış. İlk ikisi nerede, kim bilir." demişsiniz.
    Jord Maogan serisinin ikinci kitabı Baskan'dan "Evrenin Ucu" olarak çıkmıştır. Romanlar birbiriyle bağlantılı mı yoksa her biri farklı bir macera mı bilmiyorum.
    Fransızların meşhur sitesine her girişimde adamları takdir ediyorum aslında. Fleuve Noir / Anticipation kategorisi altında 1957'den 1997'ye kadar 2001 tane kitap çıkmış. Fleuve Noir sanırım yayınevinin adı. Üstelik kitaplar genellikle 256 sayfa olup daha az olanlarıda var.
    Keşke bizde de böyle bir yayınevi olsa ve tamamen yerli yazarlara yönelik bilimkurgu eserler yayınlansa. Kim bilir, belki bir Asimov, bir Lem ayarında olan yazarlarımız keşfedilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evrenin Ucu da okunacaklar sırasında, bağlantılı kitaplar olduğunu sanmıyorum, bakalım ne çıkacak :)

      Baskan güzel kitaplar çıkarmış ama hem seri olup olmadıklarına dikkat etmemiş hem de o kadar eksik künye bilgisiyle baskı yapmışlar ki her seferinde kendimi yabancı sitelerde buluyorum bilgi ararken.
      Bir Asimov, Lem ayarında yazarlarımız var mıdır bilmiyorum, varsa umarım bir yayınevi keşfeder de okuruz :)

      Sil
  3. Kötüymüş beeeaaa! İçimdeki Baskan sevgisini iki dakikada yerle bir ettin yeminle. Be sana ne ettim? :D Yazarın adını, yazım hatalarını geçtim, serinin üçüncü kitabından başlayıp 100 sayfa eksik basmaları tam bir facia.

    Yine de yazar taaa o zamanlar ilginç bir konu çıkarmış ortaya. Hem de 2060. Hala geçmemiş :) Bu kitabı sahafta görüp de kapağından ve adından dolayı almamıştım. Şimdi alsaymışım yaa, der oldum. Evet, hatalara rağmen.

    Eline sağlık, her zamanki gibi keyifli bir yazıydı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ay içindeki Baskan sevgisi dursun yerinde, hep diyorum, çok özensiz ama çok güzel kitaplar <3

      Hem bu kitabı sahafta gördüğünde, kapağından ve adından dolayı alman gerekiyordu, sen zaten baştan yanlış yapmışsın İhsancım (sahafta karşılaşılan kitsch kapak kaçırılmaz, okumasan da bakmalık alınır, bayılıyorum) :)

      Çok incesiniz efendim, teşekkürler ^_^

      Sil
  4. Baskanların çevirilerinin eksik sayfa şeklinde basıldıklarında hemfikiriz ama ya kitapların orijinali (Fransızlar için söylüyorum) ölçü olarak belkide "ideal kitaplık" serisi ölçülerindedir. Bir de font konusu var. Bu ikisi bir araya gelince haliyle baskanlar daha ince olacaktır ama 100 sayfa birden eksik olması kitabı katletmek demektir.
    Ama yinede Baskanlar candır, kitaplıkta bulunması şarttır. Ölçüleri bakımından heryere sığar. Günümüzde çıkan, geniş satır aralıklı iri puntolara sahip büyük ölçülere sahip kitaplardan çok çok daha iyidir.
    (Sayısal lotoda iyi bir para çıksa sırf zevk için sadece bilimkurgu yayınlayan bir yayınevi kurardım. 15 günde bir, baskan ölçülerinde, bir günde okunup bitecek kitaplar yayınlardım.)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bütün söylediklerinize katılıyorum. Hatta, sayısal zengini olup bilim kurgu için yayınevi kurma hayalinize bile katılıyorum, ben de öyle bir şey yapmak için sayısal lotoyu kazanmayı bekliyorum. Kazanmak için önce oynamam gerekiyormuş, ben oynamadan bekliyorum ama olsun. :)

      Sil
  5. aayyy bunu çok merak ettim ya :) en son mert ofluoğlu ters düzü okudum şimdi onun devam kitabıbı bekliyorum yine :) bu arada başka bir şeyler okumalıyım ama:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nadirkitap'a baktım da, sahaflarda bulunabiliyor. Belki alır okursunuz :)

      Sil
  6. :)
    kitabı okuyalı bayağı olmuştu ama incelemeden sonra hepsi netleşti. ama diğer yazınızda ki gibi bunun sayesinde de Baskan yayınlarına içerledim biraz. yine de olsun diyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Baskan Yayınları her şeye rağmen güzel bir iş yapmış bu seriyle, siz yine de içerlemeyin. :)

      Sil
    2. :) eksik olması iyi bir içerleme nedeni ama o zaman pek fark etmiyor insan. neredeyse tüm seriyi okudum. alfa cellatları ile başlayan sorgulamam uzay şeytanlarıyla biraz daha arttı. sıra tora da :)
      yine de iyi bilimkurgu iyi edebiyattır. diğer yazınızda görüşmek dileğiyle. bir de terry pratchett hakkında inceleme yapsanız süper olurdu. sadece bir dilek işte :)

      Sil
    3. Dikdünya'nın Delidolu'dan çıkan kitaplarını aldım, uzuun zamandır okumak isteyip okuyamadığım kitaplardı zaten. Ne zaman okurum ve yazabilirim bilmiyorum ama, sırada kendisi. :)

      Sil
    4. :) MERAKLA BEKLİYORUM. KİMSE O KAPLUMBAĞADAN AŞAĞI DÜŞMEMELİ, :) MONK HARİKADIR. AMA SIRAYLA GİDİN.

      Sil