16 Mart 2014

Live from Space


Dün gece bu saatlerde (Yazıya başladığım saat, yani gecenin 1.30'u.) heyecanla televizyon karşısında bekliyordum. Yok, yalan oldu, beş dakikada bir saati kontrol ederek bilgisayar başında oturuyordum. Saat 2'ye yaklaşınca koşarak televizyon karşısına geçtim, atıştıracak bir şeyler aldım, battaniye aldım, ışığı kapatıp uzaktan kumandaları kucağıma yerleştirdim. Bütün bu hazırlığı National Geographic'in Uluslararası Uzay İstasyonu'ndan yapacağı canlı yayını izlemek için yaptım.

Uluslararası Uzay İstasyonu'ndaki (bundan sonra kısaca ISS ya da İstasyon diyelim.) astronotlar aileleri ile görüntülü olarak görüşebiliyorlarmış fakat böyle bir canlı bağlantı şimdiye kadar yapılmamış. Doğal olarak, ISS ve içindeki astronotlar; bu adamların günlük hayatları, orada neler yaptıkları, nasıl yaşadıkları ("Tuvalet işi nasıl oluyor peki?!") bana çok ilginç geliyor ve bilim kurgu dünyası gözümün önünde gerçekliğe dönüşecek diye düşünerek çok heveslendim.

Houston'daki görev kontrol merkezinden sunulan yayında, ISS'te bulunan iki astronot ve bir kozmonotu gördük. Kozmonot sözcüğü hâlâ kullanılıyor, değil mi? Kısa bir süre gördüğümüz Mikhail Tyurin, 1993'te kozmonot eğitimine başlamış, deneyimli ve sevimli bir adam. Japon astronot Koichi Wakata ve ABD'li Rick Mastracchio ise yayın boyunca konuştular, anlattılar, soruları cevapladılar. Böyle bir yayının oradaki her şeyi göstermesi, anlatması mümkün değil elbette. Biraz gövde gösterisi, biraz benim gibi heveslilere hediye, biraz da (sanırım) NASA'ya harcanan parayı çok bulan vatandaşlarına "Bakın önemli şeyler yapıyoruz." deme ihtiyacı.

NASA web sitesindeki bilgiye göre, ISS'te altı kişilik bir ekip varmış ve bunların üçü 25 Mart'ta Soyuz 38'le geri döneceklermiş; fakat bu üç kişiden birini dün Houston'da gördük, acaba neden erken döndüler? Neyse. Yazıyı yazarken bir yandan da NASA ve NatGeo sitelerinde dolanıp aklımda kalanları doğrulamaya çalışıyorum, link arıyorum. Bu arada da bolca başka şeyler okuyorum ve kafamla birlikte yazı da karışıyor.

ISS dediğimiz astronomi harikası yapı, alçak yörüngede, Dünya'nın 417/422 km yükseğinde hızla dönüyor; Dünya etrafındaki bir turunu yaklaşık 1,5 saatte tamamlıyormuş. Yayın sırasında da, kıtalar arasındaki mesafeyi 10-15 dakika gibi sürelerde aştığını gördük zaten. Yayın boyunca bize neler gösterdiler?

- Rick Mastracchio'nun Gravity'yi yörüngedeyken izlediğini söyleyip, "Bu filmi orada izlemek, gemi seyahatindeyken Titanic'i izlemek gibi değil mi?" diye sordular. O da, filmin çok güzel bir yapım olduğunu fakat NASA'nın uzay çöplerini sürekli izleyip ISS ekibini tehlikelere karşı önceden uyardığını söyledi. ISS'in etrafındaki geniş bir alana giren ve tehlike yaratabilecek büyüklükte olan her parça takip ediliyormuş ve önceden önlem almak mümkünmüş. Ayrıca, Dünya yörüngesine hatırı sayılır miktarda çöp bırakmayı başarmışız!

- İstasyon'un tuvalet sistemini soran bir izleyici için tuvaleti gösterdiler. Sıvı ve katı atıklar için ayrı vakumlu sistemler yapılmış; buralarda biriken atıklar geri dönüştürülüp gerektiğinde kullanılabiliyormuş. Yerçekimsiz ortamda kaslarını sağlam tutabilmeleri için tasarlanan koşu bandı ile diğer spor aletlerini gösterdiler, her şey çok yabancı ve eğlenceli gözüküyor. İstasyon'a gönderilen yemeklerin nasıl hazırlandığını, her bir porsiyonun taşınma masrafını anlattılar. Dünya'dan taşınan her gram, harcanan yakıtı çok artırdığı için her türlü yemek kurutulmuş, böylece ağırlığı kayda değer miktarda azalmış olarak gönderiliyormuş.

- Orada neler yaptıklarını anlattı astronotlar; karıncaların yerçekimsiz ortamda nasıl davrandığı ile ilgili bir çalışma, bir de enjeksiyon yapmak gibi medikal desteklerde bulunabilecek (çok korkutucu gözüken) bir robot üzerinde çalıştıklarını anlattılar.

- Geç fark edilen ve ISS'e çarpma riski olan bir uzay çöpü dolayısıyla yaşananları, o günün video kayıtları ile birlikte anlattılar. İstasyon'un soğutma sistemi bozulduğunda nasıl tamir ettiklerini ve karşı karşıya kaldıkları riskleri anlattılar.

- En güzeli, uzay yürüyüşünün ne kadar heyecanlı ve keyifli olduğunu, neler hissettiklerini anlattılar; beni burada hasetimden çatlattılar. Uzay Yürüyüşleri için su altında hazırlanıyorlarmış, çok eğlenceli değil mi?

İki saat süren yayını gözümü bile kırpmadan izledim ve bu adamları deliler gibi kıskandım. Lise biterken girdiğim üniversite sınavında (o zamanlar adı ÖSS'ydi, şimdi ne olduğunu pek bilmiyorum.) tercih listeme sonlardan giren astronomi bölümünü kazansaydım ne olurdu, uzaya çıkamasam bile hayalimdeki bilim kurgu dünyasına daha yakın olur muydum acaba diye düşündüm bol bol. Gerçi o zamanlar şimdiki kadar bilim kurgu meraklısı değildim; öyle olsam astronomi bölümünü ilk tercihime yazardım galiba. Belki uzaya çıkan ilk Türk olurdum, belli mi olur! Bütün bu gaza gelmelerimi nasıl yansıttıysam, bir arkadaşım gece rüyasında paralel evrene gitmiş, sonra uyanıp bana kızmış "Senin yüzünden!" diye. "Paralel evren kötü bir şey değil ki, hem bence sen bu rüyanda dışa vuramadığın birtakım..." diyerek tam da rüya tabirine girişiyordum ki, susturdu beni. Sonra Mars'a gitmeye niyetlendik ve giderken yanımıza kesinlikle sarı toz bezi almamız gerektiğine karar verdik. Sarı bez mühim.
 
* Yazıdaki fotoğraflar (sarı bez dışındakiler tabii!)
NASA web sitesinden alındı.

4 yorum:

  1. Ben de izledim! Hatta tekrarını da izledim, karçırdığım bölümler için. Üstüne de Cosmos'ın Neil deGrasse Tyson versiyonunu… Çok güzel oldu.

    Ben küçükken uzaya çok meraklıydım, astronot olacağım derdim. Tabi gülüp geçtiler, saçmalama dediler. ABD'de doğmuş olsaydım uzayda olur muydum bilmiyorum ama NASA'da olurdum. Böyle de hayatımı sorguladım izlerken :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cosmos'u henüz izleyemedim, aklım onda tabii, ilk fırsatta izlemem lazım. Uzaya böyle belgesellerle, bir de kitaplarla ulaşıyoruz ne yapalım =)

      Sil
  2. bu tarihi yayını beklerken uyuyup kaldığım için seyredemedim.tekrarını sabaha karşı seyrettim.gerçekten çok etkileyici.çocukken UZAY YOLU dizisi sebebiyle astronomi okuma fikri benimde aklımdan geçmişti.Ancak bir akademisyen olan babam bilimkurguyu uzayı ve kitapaları sevmemin yeterli olamaycağını çünkü bu bölümün çok iyi matematik gerektirdiğini ve benimde bu konuda felaket olduğumu hatırlatınca tabii vazgeçtim :))
    ankaralıkitapkurdu

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de astronomi tercihimi yaparken "iyi de, ben fizik sevmiyorum ki, yapamıyorum da zaten" diye geçirmiştim aklımdan. Oraya yerleşmemem iyi olmuş olabilir =)

      Sil