20 Mayıs 2016

Sonsuzluğun Sonu

* Bu kitabı (Goodreads'e göre) 2 Mayıs'ta bitirmişim. Kitap biter bitmez yazabilseydim harika olacaktı ama hemen o gün yazamadım, sonrasında yazmaya başladım ama bitirmeye zamanım olmadı çünkü bir Eskişehir'deydim, bir Samsun'da, sonra yine Eskişehir'de... derken hastalandım, bir hafta boyunca doktora gitmemekte direndim (aman soğuk algınlığı işte, geçer...) (geçmedi.) Doktora gittim, sonra da yeni mezun doktor kuzenime "acaba aile hekimim beni öldürmek istiyor olabilir mi?" diye mesaj attım. Çünkü doktor bana bir torba dolusu ilaç yazdı. (Bunu günde üç kere yut, bunu günde iki kere iç, bunu sabah al, bunu akşam, şu aç karnına, ötekisi tok, onu beş gün kullan sonra bırak, bu kutu bitecek.)

Şu anda eczane vitrini gibi gözüken bir masam, Monica Geller'ı kıskandıracak bir "hangi ilacı ne zaman içeceğim" çizelgem ve her ilaç saatimde bas bas bağıran alarmlarım var. Bütün bunların toplamı olarak da üzerimde inanılmaz bir bezginlik, tembellik var. Hâlâ soğuk algınlığı olduğunu iddia ettiğim hastalığımdan mı, yoksa sürekli yenilerini içtiğim ilaçlardan mı kaynaklanıyor bilmiyorum ama kafamı toparlayıp bir şeyler yazmak, hatta okumak çok zor geliyor bu aralar.

Bu uzun açıklamayı yaptım, çünkü kendimi bloga karşı sorumlu hissediyorum. Yazıya zaten başlamıştım, kaldığım yerden tamamlamaya çalışacağım. Olduğu kadar.



Sonsuzluğun Sonu - The End of Eternity
Isaac Asimov
Çevirenler: Yosun Erdemli, Alperen Keleş
MonoKL Yayınları
Aralık 2015 (1. basım)
239 sayfa
 

Isaac Asimov zaman yolculuğu kavramını almış, bütün paradoksları ile beraber evire çevire işleyip muazzam bir roman üretmiş. Kitabın ardındaki fikre ayrı hayran oldum, Vakıf'a bağlanmasına ayrı hayran oldum, her paradoksun, her sorunun kusursuzca yerli yerine oturmasına hayran oldum. Arkadaşlar, ben bu kitaba hayran oldum. Hiç belli olmuyor, değil mi?

Fotoğrafta görüldüğü gibi Sonsuzluğun Sonu'nun üç ayrı yayınevinden üç ayrı baskısı var. Cep Kitapları, Alperen Keleş çevirisi ile ilk kez 1984'te yayımlamış, 1988 ve 1997'de iki baskı daha yapmış. Altın Kitaplar ise, Gönül Suveren çevirisi ve "Evrenin Çanları" adı ile, 1985'te basmış kitabı. Evrenin hangi çanları? Ben de hiç bilemedim. Son olarak, MonoKL kitabı aldı, Alperen Keleş çevirisini çok sevdiğimiz Yosun Erdemli'ye emanet etti ve geçtiğimiz Aralık ayında bizimle buluşturdu. (Buluşturdu falan deyince çok magazin ağzı oldu sanki, öhm.. Neyse.) Sonsuzluğun Sonu'nun eski basımları kitaplığımda bekliyordu, alıp sıraya koymuşum, okumamışım. En yeni baskıyı okumuş oldum, çok güzel oldu. Bir de çeviri karşılaştırması yapmak var aklımda, diğer baskılara da epeyce göz atmış olacağım.

Efendim, Sonsuzluğun Sonu, çoğunlukla uzak gelecekte geçiyor. (Zaman yolculuğu varsa nasıl uzak gelecek o demeyin, bir dakika.) 24. yüzyılda "zamansal alan" keşfedilmiş, bu keşiften üç yüzyıl sonra da Sonsuzluk kurulmuş. Bundan öncesi İlkel zamanlar olarak adlandırılıyor, biz hep ilkel insanlarız (ühü!) ve bizim zamanımızda kurulu "zaman kazanları" olmadığı için buraya gelen giden yok.