Madde 22 - Catch 22
Joseph Heller
Çeviren: Niran Elçi
İthaki Yayınları
601 sayfa
(Güncelleme: Kitabın piyasaya çıkışı bu yılın sonbaharına ertelenmiş.)
Az önce telefonda konuştuğum bir arkadaşım dedi ki, "İstanbul hayalet şehir gibi, görsen tanımazsın." Ankara da aynı durumdadır diye tahmin ediyorum. Oysa kitaplarda hayat ne güzel. Hafifçe fantastik bir dünyada yaşasaydık, tam da şu sıralar moleküllerime ayrılıp en sevdiğim kitabın içinde tekrar maddeleşirdim. En sevdiğim kitapların hep distopyalar olduğunu göz önüne alırsak, en sevdiklerime benzer bir kitabın içinde yaşıyor olabiliriz gerçi. Ya da tepemizde bir çocuk Simcity oynuyor ve bütün "felaket"leri tek tek denemeye karar vermiş. Sonuç olarak blogumun köşesindeki siyah kurdele her gün yeniden anlamlanıyor, ben de kendimi kurguya, romana verip huzur bulmaya çalışıyorum.
Bu arada da, düzeltmesini yaptığım ve okurken çok keyif aldığım kitabı biraz anlatayım, buraları da fazla ihmal etmemiş olayım dedim. Kitap, 50. yıl edisyonu olarak Nisan'da piyasaya çıkacak ama daha önce de (2006'da) yayımlandığı için, sevgili editörüm Alican'ın da onayıyla, kitabı yorumlamak için Nisan'ı bekleme gereği duymadım.
Madde 22, son zamanlarda okuduğum en çarpıcı roman. Joseph Heller, bombardıman pilotu olarak görev yaptığı savaştan sonra, orada biriktirdiği deneyimleriyle yazmış bu romanı. İkinci Dünya Savaşı sırasında, Akdeniz'de bir ada, adada bir asker grubu -askerî terimler hakkındaki bilgi eksikliğim beni çok zorladı bu kitabı okurken. Asker grubu dediğim şey alay mı, birlik mi, erat mı (erat ne?) bilmiyorum. Grup işte,- bu gruptaki hepsi birbirinden acayip yüzbaşılar, binbaşılar, albaylar, yarbaylar, birinci sınıf erler, bombardımancılar, pilotlar... Karmakarışık insanlar ve olaylar var kitapta, bir yerde anlatılan sahneyi, sayfalar sonra başka bir karakterin gözünden görebiliyoruz örneğin; odaklanma sıkıntınız yoksa bu sıçramalar çok keyifli.
Hastanede, karaciğerindeki ağrı yüzünden yatan Yossarian'la başlıyor roman. Yossarian'ın karaciğeri ağrıyor ama sarılık teşhisi konmasına yetecek kadar çok ağrımıyor.
"Hastalığın tam olarak sarılık olmaması doktorların kafasını karıştırıyordu. Sarılık olsa tedavi edebilirlerdi. Sarılık değilse ve ağrı kaybolursa Yossarian'ı taburcu edebilirlerdi. Ama sarılık için beklenenden birazcık az bir ağrının hiç kesilmeden sürmesi onları şaşırtıyordu."
Yossarian, başta bahsettiğim asker grubunda görevli bir subay. Hastanede keyfi yerinde olduğu için, savaş bitene kadar orada kalmaya karar vermiş. Orada yattığı süre boyunca, erlerin yazdığı mektupları okuyup sansürlemesi gerekiyor ve çok canı sıkıldığından, Yossarian sansür işini oyuna çeviriyor. Bir gün mektuplardaki bütün sıfatları sansürlüyor, ertesi gün zarflar dışındaki her şeyi sansürlüyor, başka bir gün yalnızca hitapları ve imzaları sansürlüyor, adreslerle oynuyor; sansürleyen subay olarak kendi ismini yazmak yerine, mektupları Washington Irwing olarak imzalamaya başlıyor.
Kısa bölümler halinde ilerliyor roman, Yossarian'ın hastane macerasından sonra Clevinger'ı, Teksaslı'yı, Havermeyer'i, Doktor Daneeka'yı, Şef Beyaz Yarımyulaf'ı, Aç Joe'yu, Milo'yu, Aarfy'yi, Binbaşı Major Major'ı, Albay Cathcart'ı ve bir çırpıda hatırlayamayacağım kadar çok karakteri tek tek tanıyoruz. Karakterlerin her birinin öylesine kendine özgü yanları var ki, Heller'ın hepsi için esin kaynağı olan insanları tek tek gösterebileceğine eminim.
"Tek bir açmaz vardı, o da Madde 22'ydi. Bu madde, insanın gerçek ve yakın tehlike karşısında kendi güvenliği için endişelenmesinin zihnin rasyonel bir süreci olduğunu belirtiyordu. Orr deliydi ve uçuştan men edilebilirdi. Tek yapması gereken uçuştan men edilmesini talep etmekti ve bunu yapar yapmaz, deli olmadığı anlaşılacaktı ve başka görevlerde uçması gerekecekti. Orr'un başka görevlerde uçması için deli olması gerekirdi, aklı başında olsa uçmazdı ama aklı başındaysa uçmak zorundaydı. Uçarsa deli demekti ve uçmak zorunda değildi ama uçmak istemiyorsa aklı başındaydı ve uçmak zorundaydı. Madde 22'deki bu şartın mutlak basitliği Yossarian'ı derinden etkiledi."
Roman absürtlüklerle dolu, savaş karşıtı, inanılmaz bir kara mizah örneği. Kitap boyunca, odamdan dışarı kahkahalar ve kıkırdamalar sızdı ve birkaç kez kitaptan kafamı kaldırıp Joey gibi, saf bir dehşet ve şaşkınlıkla bakakaldım. Tam da bu şaşkınlık yaratan cümleler dolayısıyla, kitabı çok eğlenceli değil, "çok çarpıcı" olarak tanımlama gereği duydum. Eğlenceli, komik gibi sıfatlar yetmiyor Madde 22'ye.
Ben bu romanı çok sevdim, her sayfasını keyifle okudum ama yine de, "Çok seveceksiniz, çok güzel kitap, mutlaka okuyun," demekten kaçınıyorum çünkü kitabı hiç sevmemeniz mümkün. Karmaşık ve anlamsız bulabilir, yazarın Times ve The New Yorker gazetelerinden aktardığı üzere: kitabın "yetenek ve sağduyu yoksunluğundan muzdarip" olduğuna, "ekşi esprilerden bir çer çöp yığını" olduğuna, yazarın "kendi kahkahaları içinde boğulduğuna" karar verebilirsiniz. Fakat ben The Herald Tribune'ün eleştirmenine katılıyorum: "Vahşi, etkileyici, şok edici, komik, fırtına gibi esen, heyecan verici, devasa, macera treni gibi bir kitap."
Ben bu romanı çok sevdim, her sayfasını keyifle okudum ama yine de, "Çok seveceksiniz, çok güzel kitap, mutlaka okuyun," demekten kaçınıyorum çünkü kitabı hiç sevmemeniz mümkün. Karmaşık ve anlamsız bulabilir, yazarın Times ve The New Yorker gazetelerinden aktardığı üzere: kitabın "yetenek ve sağduyu yoksunluğundan muzdarip" olduğuna, "ekşi esprilerden bir çer çöp yığını" olduğuna, yazarın "kendi kahkahaları içinde boğulduğuna" karar verebilirsiniz. Fakat ben The Herald Tribune'ün eleştirmenine katılıyorum: "Vahşi, etkileyici, şok edici, komik, fırtına gibi esen, heyecan verici, devasa, macera treni gibi bir kitap."
Çok seveceksiniz, çok güzel kitap, mutlaka okuyun!
Bak şimdi... "Uzun zaman önce alınıp da rafta toz tutmaya bırakılan kitaplar" listemdekilerden birini okumuşsun. Ve ben yine neden alıp da okumadım diye hayıflandım :( Hele bu incelemenden sonra en kısa zamandan mutlaka okumalıyım diyeceğim ama... ben bile inanmadım buna :) Kalemine sağlık.
YanıtlaSil"Uzun zaman önce alınıp da rafta toz tutmaya bırakılan kitaplar" bence kesinlikle arkamızdan ağlayacaklar ve bizi rahat bırakmayacaklar. Sen yine de en kısa zamanda okumaya çalış :)
SilNadir Kitap aracılığı ile 70 TL verip almaktansa yıllarca beklerim, lanet gelsin dediğim kitap. Sonunda ! Kedi Beşiği bir, bu iki.
YanıtlaSilÇıksın artık alalım.
:)
SilBence beklediğiniz iyi olmuş, 50. yıl baskısını almış olacaksınız. Kitabın çıkış tarihini net olarak bilmiyorum ama İzmir Kitap Fuarı'na yetişecektir diye tahmin ediyorum.
(Bu arada, Kedi Beşiği April Yayıncılık baskısı bulunabiliyor.)
Biliyorum, aldım ^^
SilTeşekkür ederim, ilgiyle takipteyiz.
Kitabı çok sevdiğim bir filmde gördüm, öğretmen öğrencisine hayatında ona yardımcı olması için madde 22 yi ona veriyordu, uzun zamandır araştrıyorum girmediğim satış sitesi, kitapçı, fuar kalmadı. Sizce nerden bulabilirim ?
YanıtlaSilYeni basımı Nisan'da yayımlanacaktı ama sonbahara ertelenmiş, birkaç ay daha beklerseniz kolaylıkla bulunabilir olacak diye umuyorum. :)
SilKitabı okuyorum 200 civarındayım ve dediğiniz iki şeyi de yaşadim: hem kahkahalarla okudum; hem de bazı sayfalarını (özellikle sansür işi ve hastane zamanlarını) sıkıla sıkıla okudum, sarmadı bazı kısımlar. Ama okunması gereken eğlenceli bi kitap
YanıtlaSil