19 Nisan 2020

Kumsalda


Kumsalda - On the Beach
Nevil Shute
Çeviren: Gizem Dinç
İthaki Yayınları
Nisan 2019 (1. basım)
296 sayfa

Hayır, fotoğraftaki şey bir bikini üstü değil! Gaza gelip dikiş makinesi alınca dikmeyi denediğim ilk şey, eski tişörtten maske. Ve bunu böyle, "Dikiş makinesi aldım, eski tişörtlerden maske dikiyorum ki dışarı çıkarken biraz daha güvende olabileyim," diye, çok normal bir şeymiş gibi anlatmak sinirimi bozuyor.

Yeterince kıyamet hikâyesi okuduğumu düşünüyorum, uzay savaşları, nükleer felaket, iklim değişikliği... Hep en önde savaşanları okuyoruz, kimse evinde oturanların (şu aralar tam da biz) hikâyesini yazmıyor. Yani yazmıyor sanıyordum, meğer Nevil Shute yazıyormuş. Kumsalda o yüzden tam da bu sıralar okunacak bir kitap – ya da durumdan fazla etkileniyorsanız kesinlikle bu sıralar okumamanız gereken bir kitap. Şöyle anlatayım, ben kitabı çok sevdim ama sonuna doğru gelirken Emre'ye dedim ki, "Son 60 sayfa kaldı. Daha çok depresyona girdim kitap yüzünden." Emre de bana dedi ki, "Son 60 sayfası asıl depresyon, kötü etkileyecekse ertele derim." (Diyalogdan bazı "random" gülüşleri kaldırdım tabii ama yaklaşık böyle bir şey.) Tabii ki Emre'yi dinlemedim, ertelemedim, bu konuşmadan sonra, aynı gün içinde bitirdim kitabı. Sonra da bir on beş dakika kadar boş boş perdeyi izledim. Abartmıyorum.

Rusya NATO'yla savaşmış, sonra Arnavutluk kaynaklı bir İsrail-Arap anlaşmazlığı nedeniyle Çin ve Rusya birbirine girmiş, her iki taraf da kobalt bombaları kullanmış. Ve böylece, kuzey yarımküre radyoaktivite tarafından pırıl pırıl temizlenmiş. Savaş bölgelerinden yayılan radyasyon herkesi yavaş yavaş öldürmüş, denizdeki gemiler ve denizaltılar komuta merkezleriyle irtibatı kaybetmişler. Amerikan Donanması'nın kalan son aktif denizaltı olan U.S.S. Scorpion Avustralya'ya sığınmış. Eksik mürettebatı Avustralya askerleriyle tamamlayan gemi keşif gezilerine çıkıyor, kuzey yarımküreye doğru gidiyor, radyasyonun yüksek olduğu yerlerde suyun altında kalıyor ve, hiç umutları olmasa da, hayat belirtisi arıyor. Bu arada radyasyon yavaş yavaş güney yarımküreye doğru yayılıyor.

Bir yandan da Melbourne'deki sivillerin hayatını okuyoruz. Avustralya Donanmasının irtibat subayı Peter Holmes Scorpion'la denize açılırken geride kalan eşi Mary küçük bebekleriyle ilgileniyor. Arkadaşları Moira Davidson kalan zamanını bol alkolle dolduruyor, bu arada Amerikalı kumandan Yarbay Towers'a yarenlik ediyor. Bir yerlerden bir Ferrari bulup alan John Osborne ise bütün boş zamanını arabasına ayırıyor. Ha, bu arada, kıta petrolü kuzey yarımküreden aldığı için Avustralya'da artık benzin yok, dizel yakıt yok, arabalar çalışmıyor. İnsanlar gidecekleri yere bisikletle, at ya da öküzlerin çektiği arabalarla gidiyorlar. Yollarda terk edilmiş arabalar öylece duruyor, hatta at arabalarının bağlandığı birer direk olarak iş görüyor. Peter'ın süt almak için gittiği çiftliğin sahibi şöyle diyor:
"Bugünlerde burası kadınlar için fazla ıssız. Savaştan önce olduğu gibi arabayı alıp yirmi dakikada kasabaya inemiyor ki. Boğa arabasıyla gitmesi üç buçuk saat sürüyor. E üç buçuk saat de geri dönüşü. Yalnız başına seyahat etmesi yedi saat demek."
Ortam böyle. Petrol yok, kuzeyden gelen hiçbir şey, hiçbir insan, hiçbir radyo dalgası, hiçbir ses yok. Kuzeyde sadece radyasyon var ve o da Avustralya kıtasına doğru geliyor. İnsanlar birkaç ay içinde öleceklerini bilerek yaşıyorlar ve bu kitabı daha önce okusaydım büyük ihtimalle "Olur mu lan öyle şey," diyeceğim ama şimdi okuyunca çok doğal gelen biçimlerde tepki veriyorlar. Yarbay Towers, ABD'de bıraktığı ailesine hediyeler alıyor, Moira içkiden sıkılınca daktilo kursuna başlıyor, Mary asla gelmeyecek olan bir sonraki yaz için sebze bahçesi kurmak ve birkaç yıl içinde meyve verecek ağaçlar dikmek istiyor.
Moira, Amerikalıya baktı. "Birilerinin kafayı üşüttüğü muhakkak," dedi alçak sesle. "Ben mi yoksa onlar mı?"
"Neden öyle dedin?"
"Altı aya kalmadan burada olamayacaklar bile. Ben de olmayacağım. Sen de olmayacaksın. Yani gelecek sene sebze isteyemeyecekler."
Her iki dünya savaşını da yaşamış ve İkinci Dünya Savaşı'nda gizli silah projelerinde baş mühendis olarak çalışmış bir havacılık mühendisi Nevil Shute. Yani savaşa hiç yabancı değil, savaşın etkilerini kurgularken ne yaptığını çok iyi biliyormuş. Çeviri pırıl pırıl, son okuma biraz aceleye gelmiş ama sonraki baskılarda düzeliyor o da. Kitaba bayıldım, okurken içime kaçtım, bunaldım ama kitaptan sıkıldığım için değil, kitabı bu kadar gerçekçi bulmaktan bunaldım. Fakat kitaba bayıldım! Çernobil'deki yangın da her şeyi daha gerçek kıldı. Bu kitabı mutlaka okuyun. Ama tekrar ediyorum, bugünlerde yaşadığımız tuhaf dünyadan kötü etkileniyorsanız şimdi okumayın.

1 yorum:

  1. merhaba;
    dikiş makinası filan alındığına göre artık iyice "ev hanımı" olunmuş! :)) tebrikler. Kolay değildir kullanmak. Çocukluğumuz annelerimizin dikiş makinasında diktiklerini giyerek geçmişti. Mutluluğunuz devamlı olsun...Maske de hiç fena değil hani. Bu kitabın 1960 baskısını (cep kitabı) seneler önce okumuştum, gerçekten güzel bir eserdi filmi de çevrildi sanırım. Benim kitap biraz kısaltılmış olabilir elbette. Ben de bu ara M.Crichton'un "Andromeda Strain" romanını tekrar okuyordum ki eşimin "protest ve öfkeli" bakışları ile karşılaştım. Ben de size bunu öneririm. Hani çivi çiviyi söker misali korkuların üzerine gitmek gibi oluyor. Güzel kitap seçmişsiniz kısaltılmamış versiyonunu okumak isterim. Zaten evden kitap getirtiyorum uzun zamandır. Sağlıklı ve mutlu günler dilerim. İyi okumalar.
    ankaralıkitapkurdu

    YanıtlaSil