25 Aralık 2015

Adalet


Adalet - Ancillary Justice
Ann Leckie
Çeviren: Yaprak Onur
İthaki Yayınları
Ekim 2015 (1. basım)
399 sayfa

Adalet, kapağında sıralanan ödülleri ve yayınevinin yoğun tanıtımı sayesinde dikkatleri topladı, ben de elbette aldım, biraz rafta beklettim. Çünkü kitaplar da peynir gibi, bilemedin şarap gibi, mayalanabilen şeyler. Neden o kitapları yığıp kule yapıyoruz zannediyorsunuz, hep bundan. İşte, kitabı beklettim ki biraz mayalansın, tadı yerine gelsin. Sonra okumaya başladım, çünkü hem İhsan "önce bunu oku" dedi, hem de kitabın çevirmeni Yaprak Onur instagram'da "evet bunu oku" dedi. Yoğun ısrara dayanamadım! Ehem... Yine lafı dolandırıp kendi kendime eğlenmeye başladım. Ama aslında bir diyeceğim var: Önce lütfen Kayıp Rıhtım'a gidin, Hazal Çamur'un şahane incelemesini okuyun. (Dev hizmet! BURAYA tıklarsanız doğrudan incelemeye ulaşıyorsunuz.) Hazal incelemeye Jung'dan girmiş, kitabın editörü Alican -yorumunda- Freud'dan çıkmış. Yok böyle bir şey.

Hazal'ın detaylı yazısından sonra, kitapla ilgili ne ekleyebilirim onu bilemedim. Neyi sevdim, neyi sevmedim onlardan bahsedeyim. Öncelikle, Adalet de İthaki'nin aceleye gelen kitaplarından olmuş. Zaten İhsan "yazım hataları seni delirtecek" demişti, söylediği kadar varmış. Buradan sevgili editörümüz Alican'a sesleniyorum, ikinci baskı için son okumacı lazım mı? Fakat çeviriye diyecek laf yok, güzel sözcükler, güzel tercihler, akıcı anlatım. Bir tek, (Hazal gibi) kitabın adındaki ancillary'nin kaybolmasına üzüldüm, Bağıl Adalet çok tatlı olurmuş aslında.

Kitabın kahramanı bir gemi. Evet, bildiğiniz gemi, uzayda gezenlerden. Kocaman bir gemi ve binlerce bağıl parçası var. Bu, şu demek: geminin kolektif bilinci var! Gemi yapay zekasını paylaşan bağıl birimleri var ve bu birimler sayesinde şöyle şeyler okuyoruz:
"Kıdemsiz rahip, Teğmen Awn ile İlahi Kişilik arasına fincanları ve kâseleri koyarken ben girişte sessiz ve hareketsizce durdum.
Aynı zamanda, yaklaşık kırk metre ileride, tapınağın içinde bulunan 43,5 metre yüksekliğinde, 65,7 metre uzunluğunda ve 29,9 metre genişliğindeki biçimsiz alanda duruyordum.
(...)
Aynı zamanda tapınağın kapılarının dışında da durmuş yosun lekeleriyle dolu alandan gelip geçen insanları izliyordum."
Tabii aynı anda gezegen yörüngesindeki yerini de koruyor gemi. Aslında tek bir yapay zekaya bağlı, küçük, tek başına hareket eden birimlerden oluşan bir makine/robot/gemi fikri çok güzel ama kitapta yer alan bağılların üretimi hiç güzel değil. Bağıllar, bir zamanlar insan olan, Yine de fikir çok güzel. (İbretiâlem olsun diye burayı böyle bırakıyorum. Ne demeye çalıştığımı toparlayıp devam ediyorum.) Bağıllar bir zamanlar insan olan, iradeleri olan, aşık olabilen, belki bazıları kitap okumayı seven, şarkı söyleyen ama belki de bazıları lanet pis adamlar olan birimler. Nasıl olduğunu bilmediğimiz birtakım işlemlerle gemi bilincine bağlanıyorlar ve organik birer kabuk olarak, geminin bilincini, hafızasını paylaşıyorlar. İnsanlardan yapılmak yerine mekanik, elektronik, plastik falan bağıllar olsa aslında, çok güzel fikir.

Ne diyorduk? Hah, gemi, yani Toren'in Adaleti. Çoook uzun yıllardır yaşayan geminin hayatının birkaç evresini birden okuyoruz. Yirmi yıllık bir zaman diliminde bir ileri bir geri giderek süren anlatıda, geminin bin yıl önceki maceralarından bir kısmını da öğreniyoruz. En sevdiğim şey, kitapta koca bir milenyum var! Anlatıcımız olan Breq'le beraber geçmişi ve bugünü öğrenirken epey büyük bir evrenin içinde buluyoruz kendimizi. Yayılmacı politikası ile Radch ve çok tanrılı dinleri, sınıfların belirgin biçimde ayrıldığı bir toplumsal sistem (ve sınıf atlayanların bocalaması). Ah bir de, Radch'ın yayıldığı yerlere medeniyeti götürmesi. Ne kadar bildik, nasıl tanıdık.

Kitaptaki karakterler, elbette esas karakterimiz olan gemi de buna dahil, çok başarılı. Hiçbiri dümdüz değil, romanla birlikte değişiyorlar, derinlikleri var. Özellikle Seivarden'e dikkat! Birçok okur Teğmen Awn'u çok sevdiğini söylese de en çok Seivarden'i sevdim, kişi olarak değil ama yazarın sürekli geliştirdiği bir karakter olarak.

Aldığı ödüller bile Adalet'in büyük bir beklenti yaratmasına yetiyor. Beklentileri karşılayacak kadar iyi bir roman olmasına rağmen, kitaba ancak yarısından sonra ısınabildim. Niye böyle oldu bilmiyorum ama kitabın ilk 200 sayfası boyunca kitaptan sıkıldım, oturup uzun süre okuyamadım; kitabın yarısını geçtikten sonra ise bir şeyler oldu, meraklanmaya ve peş peşe onlarca sayfa okumaya başladım.

Bir de son olarak, kitabın kapağını hiç sevmediğimi söylemem lazım. İthaki'nin suçu yok, orijinal kapağı kullanmışlar. Orijinal kapağı kraterler, küçük gemiler (uçaklar?), antenler gibi şeylerle doldurana kızmak lazım. Sıradan bir macera romanı kapağı yaratmayı başarmış. Fakat gök mavisi iç kapağı ve bilim kurgu dizisinin roketi ile kitabın iç tasarımına yine bayıldım. Devam kitapları olan Ancillary Sword ve Ancillary Mercy'yi de merakla bekleyeceğim.

8 yorum:

  1. Demek ki neymiş? "Yazamıyorum!" diyenden korkacakmışsın... Eline sağlık, güzel, tadında bir inceleme olmuş. Bayağı da yazmışsın yani, hiç kıvırma :) İşin ilginci bu kitabı okuyanlar ya çok seviyor ya da hiç sevmiyor, senin bizim (sevenler) tarafımızda olmana masa altında iki göbek atarak sevindim efenim.

    Seivarden'a başta çok gıcık olmama rağmen gösterdiği karakter gelişimiyle bana da sonradan bayağı sevdirdi kendini kerata. Yine de Awn'ın yeri ayrı u_u İmparator'un yaşattığı karmaşa ise apayrı...

    Bir tek şurada bir şey çarptı gözüme: "Bağıllar, bir zamanlar insan olan, Yine de fikir çok güzel." Orada cümleler toplu firara kalkışmış sanırım.

    Kalemine sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hahah ya işte üç gün boyunca parça parça yazınca (cümlenin ortasında bırakıp bir gün sonra devam edince) öyle şeyler olabiliyor. Kimbilir ne diyecektim de diyemedim, hemen bir bakayım da düzelteyim onu.

      Bayağı yazdım tabii, üç gün diyorum :)) Daha da yazamasam blogu kapatıp gideyim zaten ama Hazal'ın incelemesinden sonra kendi kendime bile çok yüzeysel geldi bu yazı. Neyse, yapacak bir şey yok, hatun çok iyi yazmış! Fakat çok sağol, gaza gelip bloga devam ediyorum sayende ^_^

      Sil
  2. Çok iyi yazıyorsunuz. Her zaman sizin postlarınızı çok beğenmişimdir. Ankara dan ayrılmışsınız sanıyorum. İnşallah bir gün karşılıklı görüşürüz. Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çoook teşekkür ederim! ^_^ Evet Ankara'dan ayrıldım iki yıl kadar önce. Umarım görüşebiliriz :)

      Sil
  3. Ann Leckie'yi ben de okuyacağım en kısa zamanda çok merak ediyorum onu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de serinin devamını merakla bekliyorum :)

      Sil
  4. Biran önce kendime bir okuma listesi/programı hazırlamam hatta kendimi kitap okumaya şartlamam gerekiyor. Ama hepsinden önemlisi bilgisayarı hayatımdan çıkarmalıyım. Dur bakalım nasıl olacak?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O bilgisayar derdi hepimizde var, nasıl olacak ben de çözemedim. :)

      Sil