1 Aralık 2015

13 14 anahtarını uzatsana

Aralık ayına girmişiz, hiç söylemiyorsunuz. Blogu epeyce ihmal ettim diye bir baktım ki, kasım boyunca iki tanecik yazı yazabilmişim. Hiç olmazsa bir güncelleme yapayım dedim çünkü şu an elimde yorumlayabileceğim kitap yok. Neden yok, onu anlatayım biraz.

Çünkü bir aydır evde tadilat var. Abartmıyorum, net bir aydır ev alt üst olmuş durumda. Zeminin yarısı kocaman plastik çarşaflarla kaplı, sürekli kuruması beklenen bir alçı/derz/sıva/silikon bölgesi var ve evin "dayanıklı" tüketim ürünleri de manzaradan etkileniyor olacaklar ki, "Ahah ay tadilata mı giriştiniz. Sen bekle, bir de ben bozulayım da gör gününü!" diyerek greve gidiyorlar. Yani evde kitap okumak gerçekten zor bu aralar ama en azından sıva nasıl yapılır, fayans dizerken nelere dikkat etmek gerekir, su tesisatının bağlantı elemanlarının ölçüsü ne olmalıdır, kör tapa bir nedir gibi bilgiler edindim ve mahallenin nalburları ile samimiyetim arttı. "Pardon, üç çeyreklik dirsek alabilir miyim?" sorusunu ilk kez seslendirmem gerektiğinde yadırgadım ama sonra alıştım. Bu ortamı bırakıp da ben nasıl "Yazar, sözcükleri hayata bakışını yansıtan bir ayna olarak kullanmış," benzeri cümleler kurayım şimdi?

Diğer yandan, geçtiğimiz ay boyunca bloga yazmadığım iki kitap daha (bakış açısına bağlı olarak dört kitap da diyebiliriz) okudum, her biri epey hacimli kitaplardı. Bir tanesi daha önce üç cilt halinde basılmış, şimdi tek cilt baskısı yapılacak olan bir fantastik roman. Diğeri, yine fantastik bir serinin ikinci kitabının Türkçe çevirisi, ilk kez yayımlanacak. İkisi de bu aralar matbaaya gidecekler sanırım. Çok sevdiğim (bazen de Marslı'nın ilk baskısında olduğu gibi yazım hatalarına çok kızdığım) İthaki için son okuma yapmaya başlamış oldum böylece. Çok sevgili editör Alican Saygı Ortanca'yı fazlaca sıkboğaz etmiş olabilirim fakat benim için lobi yapan İhsan ve Ozancan'a da teşekkür etmem gerekiyor. (Evet onları da sıkboğaz ettim. Ne pis bir insanmışım ben.)

Ehm... Ne diyorduk? Hah, evet. Bloga yazabilecek kitabım yok. Ama okunacaklar tepesi yükselmeye devam ediyor. Sonra yanlara doğru genişliyor. Geçen yılın sonunda çekilen fotoğrafla karşılaştırıyorum (Burada) ve çoook uzun zamandır orada bekleyen kitapları görünce kendime birazcık kızıyorum. Üstelik o zaman on dokuz kitaptan ibaret olan tepenin nüfusu -şimdi saydım- otuz ikiye yükselmiş. Bunlar yetmediği için, toptan alırım diye sanal alışveriş sepetimde biriken kitaplar var. Yakında onlar da eklenir buraya.

Durum böyle işte. Fotoğrafta gözüken yığında "Önce mutlaka bunu oku" dediğiniz kitap varsa önerileri alabilirim, evdeki şantiye ortadan kalkar kalkmaz okuma hızımı toparlayıp blogla daha fazla ilgilenmeye başlayacağım.

5 yorum:

  1. Of! Bak şimdi, bütün psikolojim altüst oldu! "Çünkü bir aydır evde tadilat var," cümlesini görmemle travmalara girdim. Buhranlardan buhran beğendim. (Çek elini Burhan...) Neden mi? Geçen sene benim başımdan geçen tadilat olayları geldi aklıma da ondan :) Allah sabır versin, tez zamanda kurtarsın efenim. Zor iş zor...

    Öte yandan İthaki son ütücülüğüne terfi ettiğin için seni bir kez daha kutluyor, aramıza hoş geldin diyorum. Senin tarafından sıkboğaz edilmek bir zevkti. Artık istediğini aldığına göre o elini biraz gevşetsen diyorum? Nefessizlikten morarmaya başladım da azıcık :P

    Ayrıca okuma tependeki bu artış var ya bu artış? Daha hiçbir şey değil! Sen geçen seneki listenden birkaç kitap gördüğün için bozuluyorsun, ben 2012'de aldığım kitaplara bakıp ağlıyorum. Sonra İdefix listeme birkaç kitap daha ekliyorum tabii, ehe mehe...

    Tavsiye olarak da tabii ki Adalet diyor, yorumunu merakla bekliyorum. Ama yazım hataları seni delirtecek, uyarmadı deme :) Buna rağmen öneriyorum, evet. Fikir çok güzel çünkü.

    Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu tadilatın yarattığı travmayı ben de zor atlatacağım gibi gözüküyor. Bir bitsin, "şu vida gevşemiş, bi baksana" seviyesindeki tadilat isteklerine tornavida fırlatarak cevap verebilirim.

      Son ütücülük aşırı keyifli bir şeymiş, bayılıyorum. Dolayısıyla bir süre (Wool 3 konusuna gelene kadar) serbestsiniz. :P

      Okuma tepemdeki artışa gelince... Evde bulunup henüz okumadığım kitapların tamamı değil bu, sadece "yakında okuyayım artık" diye sıraya koyduklarım. Üstelik geçen yıldan beri bekleyenlerin bir kısmı önceki yıl da oradaydı, ondan önceki yıl da, belki ondan önceki yıl da... En azından üç yıl önceki Ankara kitap fuarından beri bekleyenler olduğunu çok iyi biliyorum. Napayım, durmaksızın yeni ve çok güzel kitaplar çeviriyorsunuz!!! (Evet hep senin suçun ehehe)

      Üç haftadır elimde sürünen bir kitap var, o bitince Adalet'e geçiyorum o zaman. Kalemimi de hazır bulundurayım yanımda, çize çize okurum.

      Çok teşekkürler tekrardan ^_^

      Sil
  2. öncelikle geçmiş olsun,özellikle kış aylarında tadilat olabilecek en sevimsiz şeylerden biridir.ama her şey bitince rahat edersiniz.bizim evde de, eşimin gözlerini tavana dikip "şu odayı...renge boyatsak mı" benzeri cümlelerini duyunca derhal gündemi değiştirip konuyu unutturmaya çalışmamı o da "tembellikten öleceksin" eleştirileri ile beni incitmeye çalışsa da işi pişkinliğe burup"bahar gelsin kesin,yaz sonu mutlaka gibi" sözlerle durumu idare etmeye çalışıyorum.en sevmediğim şey evde huzurumu kaçıracak kontrol dışı aktivitelerdir.
    neyse; siz meşgulsünüz bu defa biz öneride bulunalım bari kolaylık olsun..
    idefix den mevsim indirimli bir çok kitap aldım.yeni çıkacaklar da varmış sanırım.mesela Arthur Clark'in "Çocukluğun sonu" 11. aralıkda siparişe giriyormuş.johan harstad nam bir iskandinavın "ayda 172 saat" -ithaki- adında bir BK.eseri de sırada imiş.
    masanızdaki eserlerden "bonnie and clyde" sıkıntılı havanızı dağıtabilir.karahindiba şarabına bende daha el süremedim.ama; "Yüksek şatodaki adam"ı mutlaka okuyunuz.ben geçen yaz okudum, ba-yıl-dım.
    kolay gelsin,iyi okumalar..
    ankaralıkitapkurdu

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizim evde "boyatsak mı/yaptırsak mı" yerine ne yazık ki "boyasak/yapsak" şeklinde kuruluyor o cümleler. Sonra takım çantalarını açtığımız gibi, ailece işe girişiyoruz! Yakında biteceğini umuyorum artık.

      Bu arada, Çocukluğun Sonu daha önce Son Nesil adı ile yayımlanan roman, ben okudum yorumladım, sizin de blogda yorumunuz vardı. :) Yeni çevirisi ile okumak için alınabilir belki. Diğer önerilerinizi de değerlendireceğim ama önce Adalet'i okumaya karar verdim. :)

      Sil
  3. son nesil'in "çocukluğun sonu" olduğunu bilmiyordum!!
    hay allah, nedir bu isim değişikliklerinden çektiğimiz ya..insanı serseme çeviriyorlar.zannediyorsunuz ki yeni bir kitap ve seviniyorsunuz tabii..kusura bakmayın iyi ki söylediniz.hayal kırıklığına uğrayacaktım..

    YanıtlaSil