30 Haziran 2015

Poirot Araştırıyor


Poirot Araştırıyor - Poirot Investigates
Agatha Christie
Çeviren: Çiğdem Öztekin
Altın Kitaplar Yayınevi
Mart 2015 (1. basım)
208 sayfa

Yaz gelmişken ve yapılması gereken birdolu şeyin yoğunluğu azalmışken uzun zamandır beklettiğim serilerden birine başlamaya karar verdim. Yerdeniz, Yüzüklerin Efendisi ya da Dune okumaya girişeceğim ve bu arada uzun süre sessiz kalabilirim. O yüzden, araya hafif bir kitap sıkıştırmak istedim, bir süre önce aldığım Poirot Araştırıyor'u okudum; biraz da bahsedeyim dedim.

Poirot Araştırıyor, çoğu Poirot kitabının aksine on bir kısa öyküden oluşuyor. Her bir öykü Poirot'nun maceralarını anlatan sadık dostu Hastings'in kaleminden anlatılıyor ve Poirot'nun hızla çözümlediği olayları konu alıyor. Çözümler hızlı olsa da, bazı olaylar -İngiltere başbakanının kaçırılması ya da uluslararası casusluk gibi- epeyce önemli ve büyük sonuçlar doğurabilir. Elbette yüce dedektif Poirot, küçük gri hücrelerini kullanarak her şeyi ortaya çıkarıyor, polislerin zekasıyla alay ediyor. Tüm Agatha Christie kitapları gibi, bu da bir çırpıda okunabilecek, keyifli bir kitap.
"Ne düşündüğünüzü anlıyorum, baylar. İyi bir dedektifin harekete geçmesi gerekirdi, değil mi? Enerjik olmalı, sağa sola koşmalı, tozlu yollara yatmalı, elinde büyüteç lastik izlerini incelemeli. Sigara izmaritlerini ve yanmış kibritleri toplamalı. Kafanızdaki iyi dedektif profili bu değil mi? Bunu bekliyorsunuz?"

25 Haziran 2015

Sonbahar Ülkesi


Sonbahar Ülkesi - The October Country
Ray Bradbury
Çeviren: Mehmet Moralı
İthaki Yayınları
Şubat 2015 (1. basım)
406 sayfa

Son okuduğum Bradbury kitabı olan Papa ile Papağan'dan nedense pek keyif almamıştım. Sonbahar Ülkesi sayesinde Bradbury okumayı ne kadar çok sevdiğimi hatırladım. Kitaptaki on dokuz öykünün her biri ölümle ilgili ve bence hepsi çok keyifli öyküler.

Bradbury'nin ölüm öykülerinin kendine has bir melodisi, akışı var. Korkunç değil ama rahatsız edici, gerilimli. Zaman zaman absürt. Fakat (benim çok sevdiğim) bir okuma keyfi veriyor. Yara kabuğunu kaşır gibi, ya da yorganın altına saklanıp gerilim filmi izler gibi; bayıldım!
"Anne? Mezarlıkta ne yaparlar, anne, toprağın altında? Öylece yatarlar mı?"
"Öylece yatarlar."
"Öylece yatarlar mı? Bütün yaptıkları bu mu? Pek eğlenceli gibi gözükmüyor."
"Tanrı aşkına, eğlenceli olsun diye olmuyor ki."
"Orada yatmaktan sıkılırlarsa, neden dışarı zıplayıp ara sıra etrafta koşmuyorlar? Tanrı çok saçma..."
Çeviriyi çok beğendim, gözüme çarpan büyük dizgi hataları da yok. Harika bir iş çıkarmış İthaki. Bir de, daha önce okuduğum resimli Eve Dönüş'ün kısaltılmış versiyon olmasına çok üzülmüştüm, bu derlemede öykünün tam metni var. Görür görmez çok mutlu oldum, sırıtarak okudum. Özetle, mutlaka okunması gereken bir öykü kitabı bu. Bradbury'ye birkaç kitaplık bir ara verdikten sonra Karahindiba Şarabı ile devam edeceğim, şimdiden sabırsızlanıyorum.

20 Haziran 2015

Kavgam


Kavgam - Min Kamp
Karl Ove Knausgaard
Çeviren: Ebru Tüzel
Monokl Yayınları
Mayıs 2015 (1. basım)
490 sayfa

Herhangi bir arkadaşımın bana Kavgam'ı okumamı önerdiğini düşünüyorum, aklımda şöyle bir diyalog canlanıyor:
- Setenay, Kavgam diye bir kitap çıktı, mutlaka oku.
- Neymiş? Kiminmiş?
- Norveçli bir yazarın altı ciltlik otobiyografisinin birinci cildi.
- Efen'm? Bana ne be elin Norveçli yazarının hayatından!
Çünkü ben ön yargılı bir okurum. Sevdiğim türlerin dışına çok fazla çıkmam, hele bir kitap "bestseller" olarak tanıtılıyorsa epeyce açığından dolaşırım. Tanımadığım bir yazarın hayat hikayesini de merak etmem. Fakat, Kavgam'ın yayına hazırlık sürecine tanık oldum ve kitabın editörü Rasim bu kitap için o kadar heyecanlıydı ki, ben de merakla beklemeye başladım. Sonuç olarak, Rasim'e "Silo'nın devamı ne durumda?" diye haftada bir sorarken şimdi "Eee, Kavgam ne oldu?" diye ekleyeceğim. Benimle tanıştığı için çok mutsuz olabilir ama bir dahaki İstanbul ziyaretimde kahve içeriz, bana kızmaz böylece. Ehm... Mahcubiyetimi daha da ortaya dökmeden önce kitapla ilgili yazmaya başlasam iyi olacak. Kitabın çevirisinden mutlaka bahsetmek lazım. Ebru Tüzel, çeviriyi Norveççeden yapmış ve harika bir ürün çıkarmış. Çok beğendim! Bulduğum birkaç küçük yazım hatasını da doğruca editöre ilettim, yeni baskılarda düzelecekmiş.

Yukarıda dediğim gibi, Karl Ove Knausgaard'ın altı ciltlik otobiyografik romanlarının birincisi Kavgam. Hitler'in kitabının adaşı olduğu için, ilk kez yayımlandığı 2009'da epey tepki çekmiş. Ayrıca, romanına konu ettiği ailesi ve eski eşi de durumdan pek mutlu olmamışlar. Fakat ben genç Karl Ove'yi, abisi Yngve'yi, babaannesini pek çok sevdim. Kitabın kapağından aksi bakışlarını yüzüme diken yazarı da sevdim, öyle ki, kitabı alıp bir kahve içmek için oturmuşken sokaktan geçen adamın Knausgaard olduğuna çok emindim. Arkasından baktım, "Ay çok benziyor" dedim; sonra dayanamadım, peşinden koştum "Bence siz bu yazara çok benziyorsunuz" diye. Biraz tuhaf bir insan olduğumu düşünmüş olmalı ama yine de fotoğrafını çekmeme izin verdi. Kendisini tanıyan varsa teşekkürlerimi iletebilir mi acaba?
"Kalp için hayat basittir: Atabildiği kadar atar. Sonra durur."
Böyle başlıyor Kavgam, ölüm anının fiziksel tasviri ile. Norveç açıklarında batan bir balıkçı teknesini anlatarak devam ediyor. Olay yerinin üzerinde uçan helikopterler, haberlerde gösterilen görüntüler, deniz yüzeyinde beliren bir insan yüzü. Sekiz yaşındaki bir çocuğun dalgalar arasında oluştuğuna inandığı yüz. Çocukluğu, gençliği, yetişkin hayatı arasında serbestçe geziyor Knausgaard. Annesini, babasından ne kadar korktuğunu, abisiyle olan ilişkisinin değişimini, ilk kız arkadaşını... Bir de yazdıkları boyunca, sezgi halinde barındırıp söze dökemediğim şeyleri anlatıyor sanki.
"Yalnız başıma kalmak benim için her zaman büyük bir ihtiyaç olmuştur, yalnızlığın beni çevreleyeceği geniş alanlara gereksinim duyarım ve bunu bulamadığım zaman, son beş yıldır olduğu üzere, hüsranım paniğe ya da saldırganlığa sebebiyet verebilir."
Anıların arasına minik denemeler, düşünce akışları, edebiyatla ve yazarlıkla ilgili fikirler serpiştirilmiş ve tam olarak açıklayamadığım bir naiflik var yazarın dilinde. Bazen kendimi yazara benzetmeden edemedim, ki bütün içedönük okurları aynı şeyi hissediyor olmalı. Knausgaard'ın hayatının bir kısmında usul usul geziniyor serinin ilk cildi. Çok büyük keyifle, anlattıklarını ve yazarı çok severek okudum Kavgam'ı. İkinci cilt için de hevesle bekliyor olacağım.

9 Haziran 2015

Doctor Who: 11 Doktor 11 Öykü


Doctor Who: 11 Doktor 11 Öykü - Doctor Who: 11 Doctors 11 Stories
Eoin Colfer, Michael Scott, Marcus Sedgwick, Philip Reeve, Patrick Ness, Richelle Mead, Malorie Blackman, Alex Scarrow, Charlie Higson, Derek Landy, Neil Gaiman
Çeviren: Emirhan Burak Aydın
İthaki Yayınları
Nisan 2015 (1. basım)
503 sayfa

Ne zaman Doctor Who ile ilgili bir şeyler okusam evdeki bütün TARDIS, Doktor, Dalek temalı eşyaları bir araya toplayıp fotoğraf çekesim geliyor; sonra "saçmalama" deyip kendimi durduruyorum. Bu sefer de makul bir noktada durmayı başardım galiba ama Dalekim Mers'i susturamıyorum, EXTEERMINAATEE diye bağırıyor bana hep. Oysa ben onu çok seviyorum.

Doktor'un her rejenerasyonu için (Capaldi kim ki zaten?) her biri diğerinden daha acayip olan on bir yazarı bir araya toplamışlar, bu gördüğünüz güzel kitabı ortaya çıkarmışlar. İthaki de güzel bir çeviri (ama azıcık özensiz bir son okuma) ile yayımladı ve beni çok sevindirdi. Kitabı yavaş yavaş okumak için elimden geleni yaptım, günde bir öykü okuyup on bir güne dağıtabildim.

Öyküleri tek tek anlatmak istemiyorum, hepsi birbirinden güzel! Klasik seriden yalnızca ilk iki doktoru izlediğim için diğer doktorları ve öykülerde yer alan yol arkadaşlarını arayıp fotoğraflarına baktım, böylece doktor dışındaki karakterleri de zihnimde canlandırabildim. Son üç öyküyü, yani yeni serinin doktorlarını daha da severek okudum çünkü Doktor'un sesi, aksanı, hareketleri tek tek gözümün önüne geldi. Dokuzuncu Doktor'un öyküsü olan Babil Canavarı'nı ise, özellikle finali yüzünden çok fazla sevdim. Bu öykünün final kısmını defalarca okuyacağıma eminim.

Özetle, Doctor Who sevenlere mutlaka tavsiye edeceğim bir kitap bu. Çok başarılı yazarların, Doktor'u çok iyi yansıtan öykülerini o kadar keyifle okudum ki, kitap bittiğinde üzüldüm. Kitabın İngilizce versiyonu için bir tanıtım videosu yapmışlar, onu da paylaşıp gideyim ben.