30 Nisan 2015

Papa ile Papağan


Papa ile Papağan - The Parrot Who Met Papa
Ray Bradbury
Çeviren: Kemal Bek
Yılmaz Yayınları
1992 (1. basım)
140 sayfa

Ray Bradbury'nin Sonbahar Ülkesi adlı derlemesi iki ay önce İthaki etiketi ile basıldı, ben de kitabı aldım, okunacaklar yığınıma ekledim. Sonra fark ettim ki, sahaflarda bulup henüz okumadığım iki Bradbury kitabım daha varmış benim! Hemen onları da okunacaklar yığınıma aktardım ve Papa ile Papağan'dan başlayayım dedim. Yine de, öykülerini çok sevdiğim Bradbury'nin bu incecik kitabını çok uzun zamanda okudum. Aklım dağınıkken okumaya ayırdığım süre çok azalıyor. Olsun, yavaş yavaş toparlıyorum.

Kitaba adını veren öykünün orijinali  ilk kez Playboy dergisinde yayımlanmış; daha sonra David Aronovitz imzalı  "The Parrot Who Met Papa (Concluded)" adlı kısa öykü ile birlikte sırt sırta (dos-à-dos) basılmış. Bu baskıyı Abebooks'ta buldum, fiyatına baktıktan sonra sayfayı hüzünle kapattım. Benim elimdeki derlemenin orijinali ise Long After Midnight adıyla yayımlanmış. Orijinal baskıdaki 22 öyküden 10 tanesini yayımlamış Yılmaz Yayınları. Diğer 12 öykü nereye kayboldu, onları niye okuyamıyoruz bilmem.

Başlıktaki Papa Vatikan'dan değil, Hemingway'den geliyor; Hemingway'in yazılmamış son romanını ezberleyen papağanın öyküsü. Thomas Wolfe'un konuk olduğu öyküde, Wolfe'un yazınından çok etkilenen Bradbury kahramanını geleceğe gönderiyor. Bir öyküde ise Bernard Shaw'la karşılaşıyoruz. Kitaptaki öyküler bildik, çarpıcı, karanlık Bradbury öyküleri olmasına rağmen, nedense ben çok fazla keyif alamadım okurken. Kısacık öyküleri uzun zamana bölüp okuduğum içindir belki, bilemedim. Yine de, Bradbury sevenlerin bir sahafta denk gelirlerse kaçırmamaları gereken bir kitap olduğunu söyleyebilirim.

21 Nisan 2015

Alıklar Birliği


Alıklar Birliği - A Confederacy of Dunces
John Kennedy Toole
Çeviren: Püren Özgören
Can Yayınları
1994
374 sayfa

Ön not: Alıklar Birliği'ni bitirmemin üzerinden neredeyse iki hafta geçti. Başladığım ama tamamlayamadığım yazıyı şimdi bitirmeye çalışıyorum. Olduğu kadar...

Bu kitabı ilk kez nerede gördüğümü hatırlamıyorum, Vikitap'ta bir arkadaşımın listesinde, belki Goodreads'te ya da Okuma Şenliği listelerinden birinde görmüş olabilirim ama bir şekilde "Alayım da okuyayım" listeme girdiğini hatırlıyorum. Söz konusu liste alabildiğine uzun olduğu için bazı kitaplar yıllarca sıra bekliyorlar, Alıklar Birliği de onlardan biri olacaktı ama evde zaten varmış. Kitabı ben almadım, eminim; zaten benim kitaplarımın arasında değildi, annemin ve babamın kitaplarının olduğu dolaplarda bambaşka bir şey ararken karşıma çıktı, ben de kitaplığıma transfer ettim. Fakat epeyce sıkıntılı ve mutsuz olduğum bir döneme denk geldiği için hakkını vererek okuyamadım. Hatta yazısını da doğru düzgün yazamayacakmışım gibi geliyor çünkü bir süre önce paylaştığım kötü haberden sonra aklımı toparlayıp hiçbir şey yapamaz oldum; yalnızca romanlarımı ve blogumu değil, derslerimi de epeyce ihmal ettim. Neyse ki anlayışlı hocalarım var ve yavaş yavaş toparlıyorum. Bu kitapla ilgili olarak da yazmayı unutacağım şeyler, eksik bilgiler, hatalar olursa beni idare edin; "hiç yoktan iyidir" diyerek yazıyorum.
"When a true genius appears in the world, you may know him by this sign, that the dunces are all in confederacy against him."
Dünyada gerçek bir dâhi varsa, bunu anlamak kolaydır, çünkü bütün alıklar ona karşı birlik oluştururlar. -Jonathan Swift
Alıklar Birliği, ismini bu cümleden alıyor. 1969 yılında intihar eden Toole'un romanı, annesinin çabaları sayesinde 1980 yılında yayımlanmış ve 1981'de Pulitzer kazanmış. Kitabın önsözünü yazan Walker Percy, baş karakteri "çılgın bir Oliver Hardy, şişman bir Don Kişot, aksi huylu bir Thomas Aquinas karışımı" olarak anlatıyor.

New Orleans'ın yoksul bölgelerinde geçen romanın baş karakteri Ignatius J. Reilly 30 yaşında; kocaman gövdesi, biri mavi biri sarı olan gözleri ve kafasından hiç çıkarmadığı yeşil avcı kasketi ile dikkatleri üzerine toplayan bir insan. İyi bir eğitim almış (ve bu uğurda annesinin bütün birikimini harcamış) sonra eve dönmüş ve büyük bir eser vermek için çalışmaya başlamış. Dinbilim ve geometrinin her şeyden önemli olduğuna inanıyor; çevresindeki insanların düşüncesizliği, ahlaksızlığı, aptallığı nedeniyle sürekli yakınıyor, modern insanları ve popüler kültürü aşağı görüyor. Ignatius'ı yer yer kendime benzettim fakat hiç sevilesi bir adam olmadığını düşündüğüm için, kendime benzetmekten rahatsız oldum. Bu tuhaf, aykırı, huysuz adam hakkındaki hislerim çok karışık.

Ignatius ve annesinin etrafında şekilleniyor roman. Bir polis memuru, yaşlı bir kadın, izbe bir barın sahibi, bir sosis üreticisi, hayatından bezmiş bir iş adamı ve karısı... Hiçbiri sevilesi karakterler değiller, hepsi mükemmel bir biçimde kusurlular. (Belki, Bayan Trixie hariç, ona bayıldım!) Anti-kahramanlarla dolu olan Alıklar Birliği, aldığı ödülün ve hakkında yazılanların çok isabetli olduğunu gösterdi bana. Çeviriyi de genel olarak sevdim ama New Orleans aksanının Türkçeye çevirildiği yerler biraz rahatsız etti. Mutlaka okunması gerektiğini düşündüğüm bu kitap hakkında çok fazla şey yazamadığım için üzgünüm ama yazmayı erteledikçe daha da zorlaştı ve ancak bu kadar olabildi.

3 Nisan 2015


Bu fotoğraftaki çiçeği, 2012 Ankara Kitap Fuarından çıkarken alıp eve götürmüştüm 2,5 yıl önce. Tanıştığım anda çok sevdiğim Kerem'le bol bol sohbet ettiğimiz, şarap ve kahve içtiğimiz, fuarı gezmek yerine içeri girip kitap sattığım ve Kerem'in beni Kafka ile evlendirdiği (nasıl olduğunu hiç sormayın...) 6:45/*Sel standının çiçeği. Bir fuara gidip bu kadar güzel insanlarla tanıştığım için çok mutlu olmuştum ve bu standın arkasında tanıştığım insanlarla iletişimim kesilmedi.

Bugün, uzun mücadelesinin sonuna geldi ve aramızdan ayrıldı Kerem. Haberi almamın üzerinden saatler geçti, beynim bulanık, söyleyecek söz gelmiyor aklıma. Son görüştüğümüzde bana hediye ettiği kitabı kurcalıyorum, yazışmalarımızı okuyorum, son konuşmamızda "bi' sarılayım" demişim, ondan önce Kerem bana "aa ne buldum" demiş ve uzun bir öykü göndermiş. Temmuzda, "önümüzdeki bir sene bayağı zor geçecek" demiş. Bir seneyi geçiremedik. Bir de bana, "Ebenizin etkisi Satürn'den fazla" diye bir haber göndermiş, onu okuyup gülüyorum.

Ölümden sonra bir yerlere gittiğimize, gideceğimize inanmıyorum ben. Fakat öyle bir yerler varsa umarım en huzurlu, en keyifli, en anarşist, en bol kitaplısında bir yerin vardır Kerem. Çok seviliyorsun.