31 Aralık 2014

(z raporu)


Birkaç senedir yeni yılı kutlamıyorum. Gerçi doğum günü, bayram gibi günleri de kutlamıyorum fakat ülkemizde yeni yıl endüstrileşmesinin gittiği yeri hayretle izlerken, yeni yıl kutlamalarını özellikle sevmez oldum. Noel gecesi ile yılbaşı gecesinin harmanlanmasından doğan tuhaf kombinasyonu bağıra bağıra pazarlayan markalar, katlanılamaz bir kalabalık içinde eğlenmemiz beklenen fazla gürültülü mekanlar, hediye çekilişleri -ki buna secret santa deniyor İngilizce konuşulan ülkelerde,- "aaa siz yılbaşında noel ağacı süslemiyor musunuz?" tuhaflığı falan derken ortaya çıkan şeyi yadırgıyorum. Ev partisi gibi şeyleri de sevmediğim ve kendimi öyle bir yerde bulursam kaçma bahaneleri aradığım için herhangi bir kutlama, plan, program, eğlence gibi şeyler yapmıyorum. Dolayısıyla, hemen hemen her akşam olduğu gibi bilgisayarımın başında oturup vakit öldürürken hiç olmazsa bloga bir yazı yazayım, geçen yıl neler okumuşum, hangi kitapları çok sevmişim bir toparlayayım dedim.

Vikitap'taki listeme göre, bu yıl için hedefim olan 60 kitaptan 42 tanesini okuyabilmişim, böylece nihai sorunun cevabını kitaplarda bulmuşum! Bu kitapların 38 tanesi ile ilgili yorum yazıp burada yayımlamışım, geri kalan 4 kitap da muhtemelen okul için okuduğum akademik kitaplardır. Yoksa neden yorum yazmayayım ki? Değil mi? Yılın son iki ayına kadar epey iyi bir düzenle okudum aslında, her ay hiç olmazsa üç (çoğunlukla dört) kitap okuyup Şubat'ta altı kitaba kadar çıkmışım. Tekrar öğrenciliğe dönüp, yüksek lisans eğitiminin tahminimden çok daha fazla zaman aldığını fark ettiğim Kasım ve Aralık aylarında ise durumum içler acısı. Normal koşullarda 3-4 günde bitireceğim Siberya'yı iki aydır bitiremedim.

Bu yıl okuduğum kitaplara şöyle bir baktım, içlerinden en sevdiğimi seçmek için çok fazla düşünmem gerekmedi. Monokl'un Mart ayında yayımladığı Silo, yıl boyunca her önüme gelene tavsiye ettiğim, zorla okutmaya çalıştığım ve devamının çıkması için hâlâ günleri saydığım roman olarak, bu yıl okuduğum en iyi kitap unvanını kazandı. (İyi haber: Serinin ikinci kitabı tahminen iki ay içinde piyasaya çıkmış olacak. Değil mi, sayın Tatari?)

Bu yıl okuyup çok etkilendiğim ya da çok eğlendiğim başka kitaplar da var elbette. Atwood'la ilk buluşmam olan Damızlık Kızın Öyküsü, korkunç çevirisine rağmen bayıldığım Yaylı Bacak Jack, yine Mart ayında ilk kez yayımlanan (ne güzel bir ay olmuş bu Mart.) Doctor Who Shada, okurken gülme krizlerine girdiğim Kıyamet Gösterisi ve İngilizcemi zorlasa da beni çok güldüren Azazel bu yıl okuyup çok sevdiğim kitaplar oldu. Beni en çok zorlayan ise, kesinlikle Kozmik Üçleme. Şu üç kitabı bitirene kadar acı çektim, ama bittiler.

Pınar'ın yaz okuma şenliğine katılıp tamamlayamadım (ama çok keyif aldım) güz ve kış şenlikleri için ise baştan pes ettim, hiç katılmadım. Keyif için okumaya ayırabildiğim süre iyice azalmışken, bir okuma listesi yapıp onu takip etme fikri pek çekici gelmiyor; bir taraftan (aklımı dağıtmak için) kolay okunan kitaplara yönelmek istiyorum, diğer yanda ise okumayı çok istediğim ve çok merak ettiğim kitaplar birikiyor; dolayısıyla planlı okumalar yapmak zorlaştı.

2014 okumalarımın özeti bu kadar. 2015 için de bazı hedeflerim var. Öncelikli hedefim, bu sefer Vikitap'ta bir okuma hedefi koymamak! Tutturamayınca canım sıkılıyor. İkinci hedefim ise "şu kitap bitince de bunu okuyayım" dediğim her kitabı üst üste yığarak oluşturduğum ve kontrolsüzce yükselen kuleyi biraz eritmek. Yanda gördüğünüz yığın şimdilik 19 kitaptan oluşuyor ama, "biraz eritmek" diyebiliyorum çünkü son iki ayda sergilediğim içler acısı okuma performansı beni korkutuyor. Kısa zamanda dengeyi tutturup biraz hızlanırım diye umuyorum ama bu kuleye sürekli eklemeler yaptığım için, yakın gelecekte tamamen tüketmemin mümkün olacağını hiç zannetmiyorum. Örneğin, Silo'nun devamı olan Shift (Yayınevi kitabın ismini nasıl çevirecek bilemediğimden orijinalini yazdım.) elime geçtiği anda; o sırada okuduğum bir kitap olsa bile bir kenara bırakıp, yemeyi içmeyi unutup, "uyumak ne gereksiz şey yahu" deyip Shift'i bitirene kadar dünyayla bağlarımı koparacağıma eminim. Bu yığını oluşturan kitapların da çoğunu okumaya çalışacağım, çünkü o kulede iki yıldan daha uzun zamandır bekleyen kitaplar var ve artık utanıyorum! Başka da hedefim, yapılacaklar listem yok. Bol bol güzel kitaplı, iyi yıllar dilerim!

22 Aralık 2014

Bekleyiş Unutuş


Bekleyiş Unutuş - L'attente, l'oubli
Maurice Blanchot
Çeviren: Ender Keskin
MonoKL Yayınları
Mayıs 2014 (1. basım)
117 sayfa


Blogu çoook uzun bir süre ihmal ettim. Bu süre boyunca, bloga yazı yazmamak büyük rahatsızlık verdi ama 1,5 aydır bir tane bile kitap bitiremediğim için yazamadım. Okul için okuduğum kitaplar oldu, o kitaplar hakkında bir şeyler yazsam mı dedim; çoğunlukla akademik çalışmalar ve tezler olduğu için yazmak istemedim. Bu uzun ara boyunca okumaya çalıştığım kitabın bir Blanchot eseri olmasının da bu sürece katkısı oldu sanırım; çünkü kendisini okumak pek kolay değilmiş. Hatta, bu yazı kitabın kapak resmi ve künyesinin ardından gelen bir "ANLAMADIM."dan ibaret olacaktı neredeyse. Ama sonra bir edebiyat sitesinde şöyle bir cümle gördüm: Aynı otel odasını paylaşan kadın ve erkek karakter ve bir “dış ses” ile kurgulanan “Bekleyiş Unutuş” kitabını anlatmak ve açıklamak gibi bir iddiamız yok elbette.

Yukarıdaki cümlenin dediği gibi, kitapta bir kadın, bir erkek ve bir dış ses var. Çok dar ve çok uzun bir odada, adeta zamanın dışına düşmüş bir belirsizliğin içinde bu iki karakterin konuşmalarını okuyoruz. Yazar, sözcüklerle öyle çok oynamış ki, neresinden tutayım, nasıl anlatayım bilmiyorum. Bu kitabı yorumlamak, benim azıcık okumalarımla edindiğim yetiyi aşıyor. O yüzden yazıyı uzatıp saçmalamak yerine, çevirmenin ve editörün çok özenli ve güzel bir iş yaptıklarını belirtmek istiyorum; bir de, kitabın kapağının mükemmel olduğunu. Mesele Dergisinde yayımlanan güzel bir incelemeyi buraya bırakıp gideyim şimdi: Blanchot’nun Bekleyiş Unutuş’u Yahut “Dehors”un (Dışarının) Kırılganlığı Üstüne