29 Haziran 2014

Kutsal Dedektiflik Bürosu



Kutsal Dedektiflik Bürosu - Dirk Gently's Holistic Detective Agency
Douglas Noel Adams
Çeviren: Sevil Cerit
Kabalcı Yayınevi
Eylül 2012 (1. basım)
279 sayfa

* Okuma Şenliği için Goodreads’in “Ölmeden Önce Okunması Gereken 1001 Kitap” listesinden bir kitap.

Kağıt tutturucusu
Shada'yı okuduktan sonra Douglas Adams okumayı çok özlediğimi fark ettim; kitapçıma uğradığım bir gün Dirk Gently serisini oluşturan iki kitabı (Kutsal Dedektiflik Bürosu ve Ruhun Uzun Karanlık Çay Saati) aldım, seve koklaya eve getirdim. Okumaya hemen başlayamadım, böylece yaz şenliğine de yetişmiş oldu. Fakat, 279 sayfalık bu küçücük kitabı bitirmem bir haftadan fazla sürdü. Çünkü kitabı okudukça Kabalcı'ya kızdım, Kabalcı'ya kızdıkça kitabı bırakıp başka şeylerle vakit geçirdim. Otostopçunun Galaksi Rehberi çevirisinde çok başarılı olduğunu (hatta Douglas Adams'ın sözcük oyunlarının bile çok çok iyi tercüme edildiğini) hatırladığım yayınevi bu kitabı bir olduramamış, bir aceleye getirmiş, çabucak hazırlayalım da piyasaya sürelim demiş. Kitapta çok fazla yazım hatası, başı sonunu tutmayan cümle kurguları, kapanmayı unutmuş tırnaklar, yanlış yerde açılmış tırnaklar... var. Bildiğimiz ataç yerine kağıt tutturucusu mu dememişler; masanın bir tarafından diğer tarafına bir şey uzatmak yerine bir şey geçirmek mi dememişler; bir sayfada hem nerdeyse hem neredeyse mi yazmamışlar, Richard'a bir yudum daha pizza mı yedirmemişler... Neler neler! "Bence, bunu kimin yapmış olduğunun önemli değil." diye bir cümle bile var. Sayfa düzeni kötü, bir sahneden diğerine geçerken iki satır boşluk bırakma zahmetine bile girmemişler. Hatta kitabın başlığı arızalı! Söz konusu büronun adı, kitabın içinde doğru çevirisi ile "Bütünsel Dedektiflik Bürosu" olarak kullanılırken başlıkta bütünsel yerine neden kutsal demişler, "Bütünsel desek kimse anlamaz, satamayız." diye mi korkmuşlar, ne yapmışlar, niye yapmışlar, hiç bilemedim ben.

Oh! Çeviri ve baskıdaki özensizliğe olan nefretimi döktüğüme göre, kitabın içeriğinden bahsedebilirim artık. (Derken, şu entry'yi gördüm ve yazmadan geçemedim. Elimdeki baskıda "Atları seven anneme..." olarak geçen ithafın orijinali "To my mother, who liked the bit about the horse" imiş. Söyleyeceklerim bu kadar hakim bey.)

Bilmediğimiz bir ortamda, kör edici bir ses ve sağır edici bir kızıllık ile başlıyor roman, zaman geçmeye başlıyor. Sonra bir elektronik keşiş ve atı çıkıyor ortaya. Bir şeylere inanması için üretilmiş olan bir makine olan bu keşiş, arızalı olduğu için boş bir araziye bırakılmış ve tam da kendisiyle tanıştığımız sıralarda, içinde bulunduğu vadinin ve vadideki her şeyin (kendisi ve atı da dahil olmak üzere) soluk pembe renkte olduğuna inanmakta. Keşiş, aslında pembe olmayan atı ile beraber vadiyi izlerken zaman geçmeye devam ediyor. Bekletildiği için çok sinirli olan bir kadınla, Susan Way'le tanışıyoruz. Oradan, hoop, Cambridge'e, St. Cedd kolejine geçiyoruz ve tanıdık bir karakterle (eğer Shada'yı okumuş ya da izlemişseniz) karşılaşıyoruz: Profesör Chronotis.

Bütünsel Dedektiflik Bürosu ilk kez 1987 yılında yayımlanmış, çekimleri tamamlanamayan Shada senaryosundan bolca yararlanmış Adams. Zaman lordu olan Profesör Chronotis'i alıp romana yerleştirmiş, zayıf hafızasını korumuş ama zaman lordluğunu ve TARDIS'ini elinden almış. Cambridge Üniversitesi'nin, yine Shada'da kullandığı tanıdık koridorlarına uzatmış romanı. Fakat, Douglas Adams'tan bekleyeceğimiz üzere, bir üniversite binasına sıkışıp kalmıyor kitap. Çok çeşitli mekanlara dağılıyor, kafa karıştırıyor, romanın sonlarına doğru bütün bu dağınıklık toparlanıp anlam kazanmaya başlıyor.

Dirk Gently ortaya çıkana kadar, hatta ortaya çıktıktan sonra bile, kitabın ana karakteri Richard MacDuff. Olaylar Richard'ın etrafında şekilleniyor; Gently, Richard'a yardım edebileceğini iddia ediyor ve tuhaf bir cinayeti (ve bütünsel olarak bu ölümle bağlantılı olan pek çok şeyi) çözmeye çalışıyor. Richard, eski arkadaşı Dirk'ü bulmaya çalışırken Sarı Sayfalar'daki ilana ulaşıyor:
DIRK GENTLY'NİN
BÜTÜNSEL DETEKTİFLİK BÜROSU
Biz bir suçu BÜTÜNSEL çözeriz.
Biz bir kişiyi BÜTÜNSEL buluruz.
Sorununuza BÜTÜNSEL bir çözüm bulmak için bugün telefon edin.
(Kayıp kediler ve çapraşık boşanma konularında uzmanız.)
[Kitapta detektif yazmışlar, hata bende değil.]
Dirk Gently, kuantum teorilerinden, Shrödinger'in kedisinden ve bütün şeylerin temelde birbirleriyle bağlantısı olduğundan bahsederek yaptığı işi anlatıyor. Richard'ın zaten karışmış olan aklını daha da karıştırıyor ama iyi bir bütünsel dedektif olduğunu da kanıtlıyor.

Korkunç çevirisine rağmen, bu kitap bütün karmaşasıyla ve ilginç tasvirleriyle tam bir Douglas Adams kitabı. Okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum, mümkünse orijinal dilinde! Serinin ikinci kitabını da okuyacağım ama aynı kötü çeviri devam ediyormuş; o yüzden birkaç kitaplık bir aradan sonra okumayı planlıyorum.
"Eğer Evren -olup bitenlerde biraz belirsizlik olduğu her seferinde sona erseydi- daha ilk saniyesinin ötesine geçemezdi. Ve şüphesiz birçoğu da geçemiyor. Bu bir insan vücudu gibi, anlıyor musun? Orada ve burada birkaç kesik ve ezik ona zarar vermez. Eğer doğru dürüst yapılırsa ağır bir ameliyata bile dayanır. Paradokslar sadece deride meydana gelen izlerdir. Zaman ve mekân onları kuşatıp iyileştirirler ve insanlar olayların sadece kendi arzuları çerçevesinde anlam ifade eden tek bir tasvirini hatırlarlar."

23 Haziran 2014

Okuma Şenliği Yaz 2014

Okuma Şenliği etkinlikleri gelenekselleşme yolunda hızla ilerliyor! Bahar şenliğini tamamlayamadım ve bir dahaki şenlik için oturup liste yapmak istemiyordum ama organizatörümüz Pınar etkinlik koşullarını değiştirmiş, geliştirmiş; yine heveslendim ve katılmaya karar verdim. Çok iyi bir sonuç çıkarabileceğimden emin değilim ama yaz boyunca okuyacağım kitapları seçerken bir yandan da şenlik kategorilerine uydurmaya çalışacağım. Daha önceki şenliklerde farklı puanlarda 12 kategori vardı ve hepsini tamamlamaya çalışıyorduk. Bu sefer 30 kategori var ve hepsini tamamlamak imkansıza yakın gözüküyor. Amacımız hepsini tamamlamak değil, mümkün olduğunca çok okumak olacak. Koşulların tamamı için buraya tıklayıp Pınar'ın yazısını okuyabilirsiniz.

Bu sefer şenlik başlangıcında bir liste yapmaya kalkışmadım; kategorilere uyan kitapları okudukça ya da okumak için bir kenara ayırdıkça bu yazıya ekleyip listeyi güncelleyeceğim. Kategoriler şöyle:
  1. İsminde yaz mevsimini çağrıştıran bir kelime geçen veya olayların yazın geçtiği bir kitap. (10 puan)
    ● Ada - Aldous Huxley
  2. Sadece tek bir kitabını okuduğunuz ve sevdiğiniz bir yazardan bir kitap. (10 puan)
    ● Başka Dünyalar - Margaret Atwood
  3. Bir şiir kitabı. (10 puan)
  4. Adında bir sayı geçen bir kitap. (10 puan)
    İki Beyinli Adam - Michael Crichton
  5. Bir kişisel gelişim kitabı. (10 puan)
  6. Nobel ödüllü bir yazardan bir kitap. (10 puan)
    ● Meleklerin İsyanı - Anatole France (1921 Nobel Edebiyat Ödülü)
  7. Fransız edebiyatından bir kitap. (10 puan)
    ● Deniz Yılanı - Jules Verne
  8. Bir savaş kitabı. (10 puan)
  9. Yabancı bir yazardan bir öykü kitabı. (10 puan)
    ● Bütün Öyküleri 1 - Edgar Allan Poe
  10. Fantastik kurgu/bilim kurgu/distopya/steampunk vb. türde bir kitap. (10 puan)
    ● "Aksın Gözyaşlarım" Dedi Polis - Philip K. Dick
  11. Yasaklanmış bir kitap. (10 puan)
  12. Beyaz perdeye aktarılmış bir kitap. (10 puan)
    ● Operadaki Hayalet - Gaston Leroux
  13. Aynı zamanda çevirmenlik de yapan bir yazar tarafından yazılmış bir kitap. (10 puan)
    Filler Çapraz Gider - Altay Öktem (Tıp doktoru olan Öktem, 2013 yılında yayımlanan Betonda Yeşeren Gül adlı bir şiir kitabının çevirisini yapmış.)
  14. Kütüphaneden veya bir tanıdığınızdan ödünç aldığınız veya sahaftan aldığınız bir kitap. (10 puan)
    Son Nesil - Arthur C. Clarke
  15. Bir masal kitabı. (10 puan)
    Charlie'nin Çikolata Fabrikası - Roald Dahl
  16. Herhangi bir edebiyat ödülü kazanmış bir kitap. (10 puan)
  17. Bir biyografi/otobiyografi kitabı. (10 puan)
    Eski İstanbul'un Delileri: Pazarola Hasan Bey - Yavuz Selim Karakışla
  18. Bir tiyatro oyunu. (10 puan)
  19. Halen yazmaya, üretmeye devam eden bir edebiyatçıdan (yazar, şair, araştırmacı...) bir kitap. (10 puan)
    ● Yara - China Miéville
  20. Polisiye/gerilim/korku vb. türde bir kitap. (10 puan)
    ● Bonnie ve Clyde - Burt Hirschfeld
  21. Bir aşk romanı. (10 puan)
  22. İlk kitabı 2010 yılında veya daha sonrası yıllarda çıkmış bir yazardan bir kitap. (10 puan)
  23. Mektuplardan veya anılardan oluşan bir kitap. (10 puan)
  24. Daha önce okuyup da tekrar okurum dediğiniz bir kitap. (10 puan)
    ● Çalıkuşu - Reşat Nuri Güntekin
  25. Yabancı dilde bir kitap veya orijinal dilinde okumayı gönlünüzden geçirdiğiniz bir kitap. (10 puan)
    Azazel - Isaac Asimov
  26. 3 kitaplık bir seri veya aynı seriden 3 kitap. (Her kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstra 15 puan, toplam 45 puan)
    ● Kozmik Üçleme (Sessiz Gezegenin Dışında, Perelandra Venüs'e Yolculuk, Korkunç Kale) - C.S. Lewis
  27. İsminde zıt anlamlı kelimeler olan iki kitap. (Her kitap 10 puan, iki kitap da okunursa ekstra 30 puan, toplam 50 puan)
  28. Goodreads’in “Ölmeden Önce Okunması Gereken 1001 Kitap” listesinden 3 kitap. (Her kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstra 30 puan, toplam 60 puan) -Liste burada-
    Kutsal Dedektiflik Bürosu (Dirk Gently serisi 1) - Douglas Noel Adams (Liste no: 190)
    ● Yaban Diyarlardaki Yabancı - Robert A. Heinlein (Liste no: 106)
    ● Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi? - Philip K. Dick (Liste no: 129)
  29. Şimdiye kadar hiç kitabını okumadığınız dört yazardan birer kitap. Yazarların ikisi Türk, ikisi yabancı, ikisi kadın, ikisi erkek olmalı. (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstra 30 puan, toplam 70 puan)
    Elif - G. Willow Wilson
    ● Bekleyiş Unutuş - Maurice Blanchot
    ● Dünyadan Bir Atlı Geçti - Bekir Yıldız
    ● Yazarak Hafifleyin - Yeşim Cimcoz
  30. 17., 18. ve 19. yüzyılda yazılmış birer kitap. (Her kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstra 50 puan, toplam 80 puan)
    ● Tembellik Hakkı - Paul Lafargue (1880)
Gördüğünüz gibi, bu sefer kategoriler çok çeşitli. Listeyi buraya taşırken aklımda bir şeyler şekillenmeye başladı; mesela 5. kategori olan kişisel gelişim konusunu okumayacağıma eminim; en sevmediğim ve katlanamadığım tür oluyor bu kitaplar; bir de aşk romanı kategorisine biraz şüpheyle yaklaşıyorum. Yabancı dilde bir kitap ise, alıp okumadığım İngilizce kitaplarımdan birini sonunda okumak için bahane olacak. Sahaf kitabı kategorisi, daha önce olduğu gibi benim için çok kolay, kitaplığımın yarıdan çoğu sahaflardan toplanmış kitaplardan oluşuyor. 10. kategori için ise o kadar çok seçeneğim var ki, bu kategoriyi tamamlayınca diğer bilim kurguları hangi kategorilere yerleştirebilirim diye dertlenmeye başlayacağım.

İşte yeni şenlik böyle bir şey. Bakalım nasıl olacak...

* 21 Haziran-21 Temmuz raporu:
İki Beyinli Adam - 237 sayfa
Charlie'nin Çikolata Fabrikası - 205 sayfa
Kutsal Dedektiflik Bürosu - 279 sayfa
Elif -359 sayfa

Toplam 1080 sayfa okumuşum, ekstra puanlı hiçbir kategoriyi tamamlamadığıma göre 40 puan, toplam sayfadan da +10 puan, ancak 50 puan toplayabildim. (Pınarcım, hesapta yanlışlık varsa haber ver lütfen.) =)

* 21 Temmuz - 21 Ağustos raporu:
Azazel - 221 sayfa
Filler Çapraz Gider - 125 sayfa
Pazarola Hasan Bey - 80 sayfa
Son Nesil - 248 sayfa
Sessiz Gezegenin Dışında - 225 sayfa

Geçen ay ile birlikte 9 kitap için 90 puan, toplam 1979 sayfa için +19 puan, etti bana 109 puan. Neyse, zaten önemli olan katılmak. (Kendimi kandırıyorum evet.)

16 Haziran 2014

Doctor Who Shada


Doctor Who: Shada, Douglas Adams'ın Kayıp Macerası - Doctor Who: Shada: The Lost Adventures 
by Douglas Adams
Gareth Roberts
Çeviren: Ülker Uyanık
İthaki Yayınları
Mart 2014 (1. basım)
440 sayfa

Henüz Türkçe çevirisi yayımlanmadan önce tanıtımlarını görüp hevesle beklediğim bu kitabı almakta nedense hiç acele etmedim. Sonunda aldığımda ise okuma şenliği başlamıştı, araya karışmasın diye hemen okuyamadım, fakat kitaplıktan yan yan bana baktığını hissettim hep! Şenliğin sonu geldi, ben listemi tamamlayamadım, "aa-maaan bu da böyle olsun, ne yapalım!" diyerek gönül rahatlığıyla Shada'ya başladım, kitap da ciddiye alınmadığı yönündeki endişelerini bir kenara bıraktı, barıştık.

Kitaba başladığım sırada bir yandan da bu kitabın fotoğrafını nasıl çeksem diye düşünüyordum: "Şu büyük TARDIS'i fotoğrafa arka plan yapayım, kitabın köşesinden de bere sarksın. Kupayı da diğer yana koyarım, içinden buhar çıksın ama. Çok sıcak kahve doldurayım. Ay yanına Darth Vader koysam çok mu saçma olur? Çok saçma olur. Ay keşke gerçek boy TARDIS maketim olsaydı. Oha, Setenay! Suyunu (aslında su demedim tabii, otosansür uyguluyorum) çıkarma istersen." Neyse ki bir noktada saçmalamayı bırakmam gerekti, çünkü birkaç gün anneannemin evinde kaldım ve oradayken kitabı bitirip fotoğrafını da çektim. Hatta, hazır internet de yokken dikkatim dağılmadan yazabilirim diye bu yazıyı yazmaya başladım ama dikkat dağınıklığımın tek nedeni internet değilmiş, yine bir seferde oturup yazmayı beceremedim.

Kitabın kapağında kocaman harflerle Doctor Who yazıyor; bu başlık tek başına bile tüm ilgimi üzerine çekmeye yetecekken, bir de Douglas Adams'ın Kayıp Macerası yazıyor. Elbette, kitabın sunacağı keyif için beklentiyi çoook yükseltiyor bu yazılar. Öte yandan, böyle güzel şeyler yazan bu kapağı aslında beğenmedim. Shada sözcüğünün arkasındaki tutulma görseli inatla Heroes'u anımsattı bana. Shada'nın BBC'ye ait DVD kapağı da (çekimi tamamlanan kısımlar, Tom Baker tarafından seslendirilen bölümlerle tamamlanmış) bir kitap kapağı olmaya çok uygun değil ama diziye ve orijinal senaryonun yazıldığı döneme daha uyumlu ve sevimli bence. Kitabın çevirisini ise beğendim, rahatsız eden hatalar yok. Yalnız sonsözde bahsi geçen Babil Balığı'nı Otostopçunun Galaksi Rehberi çevirisindeki gibi yazmak yerine Babel Balığı olarak yazmalarını sevmedim, bir de çok fazla olmasa da dikkat çeken yazım hatalarına takıldım her zamanki gibi.

Kitabın konusundan bahsetmeden önce biraz ön bilgi: Gareth Roberts, yeni Doctor Who için birkaç bölümün senaryosunu yazmış, Russell T. Davies'la çalışmış; diziden önce ise dokuz tane Doctor Who romanı yazmış. Shada'yı romanlaştırması önerisi gelince de mutlulukla kabul etmiş. Shada bir ne, kim kaybetmiş, bu kadar zaman neredeymiş? Shada, Douglas N. Adams'ın yıllar önce klasik seri için yazdığı altı bölümlük bir senaryoymuş. Teslim tarihi geldiğinde, çok içine sinmeyen bir final yazarak senaryoyu bitirmiş. Senaryonun çekimleri başlamış; fakat çekimler tamamlanmadan önce BBC'de başlayan grev ile birlikte her şey yarım kalmış ve sonra kimse geri dönüp bu bölümleri tamamlamamış. Orijinal senaryoyu ve çekim sırasında yapılan değişiklikleri de içeren boy boy metinleri toparlayan Roberts eksik kısımları doldurmuş, bazı sahneleri değiştirmiş, yeni sahneler eklemiş ve bu kitabı ortaya çıkarmış. Tüm bunları yaparken Douglas Adams'ın kendine özgü mizahını yakalamayı da başarmış.

Kitap, tanrı rolünü üstlenmeye karar veren Skagra'yı bize biraz tanıtarak başlıyor. İkinci bölümde 1979 yılı İngilteresine gidip yüksek lisans öğrencisi Chris'le ve Cambridge'in eski profesörlerinden Chronotis'le tanışıyoruz. Doktor ve yol arkadaşı (dizide kullanılan terim ile: companion) ancak üçüncü bölümde ortaya çıkıyorlar. Senaryonun orijinali Dördüncü Doktor (Tom Baker) ve Romana için yazılmış, kitapta da bu karakterler yer alıyor ve yanda gördüğünüz fotoğraftaki halleri ile betimleniyorlar. Bir de Doktor'un en sempatik yol arkadaşı K-9 var.

Skagra, Profesör Chronotis'in elinde olan (ama Chris'in yanlışlıkla ödünç aldığı) çok tehlikeli bir kitabı ele geçirmek için Dünya'ya geliyor; Doktor, eski arkadaşı olan profesöre yardım etmek için ortaya çıkıyor ve gezegenler arası, zamanlar arası bir kovalamaca başlıyor. Konu, Doctor Who'nun yeni sezonunda karşıma çıksa severek izleyeceğim kadar keyifli; karakterler tanıdık. O kadar tanıdık ki, konunun plot twist'ini (bu terimin Türkçe karşılığını bilmiyormuşum, şimdi fark ettim.) açıklanmadan birkaç bölüm önce tahmin edebildim. Roman boyunca zihnimde Tom Baker'ın görüntüsü canlansa da, seslendirmelerde David Tennant ve Matt Smith ağır bastı ve kısa diyaloglar kafamda İngilizceye dönüşmekle kalmadı, İngiliz aksanıyla canlandılar! Kitap, Doctor Who bölümlerinden bekleneceği gibi, Doktor ile kötü adamın savaşı etrafında dönüyor ve çok başarılı yan karakterlerle dolu. Ayrıca, henüz Gallifrey'in yok olmadığı dönemde geçtiği için Zaman Lordlarını biraz daha yakından tanıma imkanı buluyoruz. İnsanlar ve olaylar birbirine karışıyor, sonra düğümler tek tek çözülüyor.

Shada'yı çok büyük bir keyifle okudum, kıkırdadım, sırıttım, neşelendim. Doctor Who sevenlere hiç çekinmeden tavsiye edebilirim bu kitabı. Doctor Who izlemeyen fakat Douglas Adams sevenlerin de keyif alacağını düşünüyorum; hatta Otostopçunun Galaksi Rehberi göndermelerini ve Krikkit'in kapatıldığı zaman zarfını anımsatan sahneleri özellikle seveceklerdir.

Buraya bir K-9 videosu eklemeden olmaz. Affirmative!

10 Haziran 2014

24 Saat Açık Kitapçının Sırrı


24 Saat Açık Kitapçının Sırrı - Mr. Penumbra’s 24‑Hour Bookstore
Robin Sloan
Çeviren: Zeynep Yedierler
Trend Yayınevi
Eylül 2013 (1. basım)
296 sayfa

* Okuma Şenliği için, ilk kitabı 2010 yılında veya daha sonra çıkmış bir yazardan bir kitap.

Amaltheian'ın yazdığı değerlendirme üzerine çok merak edip hemen aldığım bu kitabı bitirmemin üzerinden iki hafta geçti. Kitap hakkında yazacaklarımı aklımda toparlamaya çalıştığım için ilk 1-2 gün yazmak istemedim; sonra da bir türlü oturup yazamadım ve hiçbir şey okuyamadım. Tam iki hafta önce dayım vefat etti, rahatsızlığı dolayısıyla bir süredir kötü haberi bekliyor olsak da üzülmemek ve rutin hayata dönmek kolay olmuyor. Özellikle ilk hafta boyunca bütün aile anneannemle vakit geçirdik, taziyeye gelenlere ev sahipliği yaptık, bir yandan da yapılması gereken işlere yetişmeye çalıştık. Eve ancak uyumaya geliyordum ve bu arada yeni bir kitaba başlayacak isteği bir türlü bulamadım. Bütün bu koşturmanın içinde, bir de hastalanmayı başardım ve "Beynimin yerinde pelte var!" diye mızıldanarak iki gün dinlenmek zorunda kaldım.

Bu süreçte aklım dağılsın diye bol bol Doctor Who çizgi romanı okudum, uyumadan önce saatlerce kare karalamaca denen bulmacalardan çözdüm, bir tane de Agatha Christie romanı okudum. Fakat okuduğum kitapları burada anlatmaya o kadar alışmışım ki; 24 Saat Açık Kitapçının Sırrı'nı bir türlü yazamadığım için sürekli bir sorumluluk/rahatsızlık hissettim. Durum böyle işte... Okuma Şenliğini bu kitapla kapatacağım sanırım, çünkü şenlik için seçtiğim diğer kitaplar yerine daha hafif kitaplar okumak istiyorum bu aralar, zaten geriye kalan birkaç gün içinde bütün kitapları bitirmem de imkansız.

24 Saat Açık Kitapçının Sırrı, tek kelimeyle özetlersek, tuhaf bir kitap. Henüz önsözü okurken "Aaa!" dedirtiyor. Üstelik Sloan galiba Türkçe baskı için özel bir önsöz yazmış, ya da önsözü bizim için düzenlemiş. Diyor ki:
"Ben Türkiye'deyken dünyaya bakışım değişti ve bu da benim tüm hayatımı etkiledi."
Yazar, İstanbul'da bir semt pazarını arıyor, ara sokaklarda pazarın yerini bulamadığı için ellerinde sebze meyve poşetleriyle gelen kadınları ters yönde takip ederek pazara kadar gidebiliyor. Sonra da oturup çok eğlenceli bir roman yazıyor. Setenay ise öğrenci evinde yaşarken pazara gitmeye kalkıştığı zamanlarda hep kullandığı bu yol bulma taktiğini nasıl da boşa harcadığını düşünüp dertleniyor.

Kitabın anlatıcısı ve baş karakteri Clay Jannon, San Francisco'da yaşayan bir grafik tasarımcısı. Google'dan ayrılıp bagel üretmeye başlayan iki yazılımcı ile çalışıyor, ürettiği logo ile ödül kazanıyor ama şirket kapanınca işsiz kalıyor. Kriz nedeniyle yeni bir iş bulmakta zorlanan ve beklentileri gittikçe azalan Jannon, bilgisayarını bir kenara bırakıp dışarıda iş aramaya karar veriyor ve sokak sokak gezdiği bir gün,
Tüm gece çalışabilecek
Özel becerilere sahip
ELEMAN ARANIYOR
Ödeme tatminkâr
yazan bir ilan görüyor, şehrin pek de tekin olmayan bir bölgesindeki bu ilan Bay Penumbra'nın 24 Saat Açık Kitapçısı'nın penceresinde asılı. İş aramaktan çok sıkılan Jannon, kitapçının kapısından içeri adım atıyor ve karşısındaki manzarayı anlatıyor:
"Normal büyüklükte bir kitapçının yan yatırılmış hâlini düşünün. Dükkân son derece dar ve insanın başını döndürebilecek kadar yüksekti. Üç, hatta belki daha fazla kattan oluşan kitap rafları, göz alabildiğince yukarı doğru uzanıyordu. Yukarı bakmak için kafamı geriye yatırdım. Kitapçılar insanın boynuna niye böyle eziyet eder ki? Raflar sanki sonsuza dek devam etmeleri mümkünmüş gibi, gölgelerin arasında kayboluyordu."
Jannon, kitapçının sahibi Bay Penumbra ile tanışıyor ve 24 saat açık olan bu kitapçıda gece vardiyasında çalışmaya başlıyor. Kitap hakkında daha fazla detay vermeden önce, kitabın daha dikkatli bir düzenlemeden geçebileceğini söylemeliyim. Bir cümlede "gri gömlek ile mavi hırka" giymiş olan Penumbra, hemen ardından gelen cümlede "gözleri de ceketiyle aynı renkte" diye tanımlanmış. Defalarca söyledim, takıntılı bir okurum ben; ceket mi, yoksa hırka mı o giysi? Zihnimde doğru canlandırmak istiyorum. Kitapta adı geçen ve Türkçe baskısı da olan bazı kitapların isimleri yanlış yazılmış, sonra kızınca kızdı oluyor. Neyse... Böyle birkaç özensizlik dışında göze batan yazım hataları yok, çeviri başarılı ve akıcı. Fakat, en fenası, künyede kitabın orijinal ismi yazmıyor!

Kitabın içeriğine geri dönersek eğer, bu kitap çok fazla bizim gibi. Biz derken, günlerini bilgisayar başında geçiren, internet mizahına alışık, bilim kurgu ve fantastik kurgu seven, FRP'ye aşina... Kısaca hafif de olsa nerd'lük alametleri gösteren okurlardan bahsediyorum. Bir buzdolabının üzerindeki xkcd karikatüründen, Otostopçunun Galaksi Rehberinden bahsediyorlar, laf arasında Rama referansı veriyorlar, basılı kitap/e-kitap tartışması yapıyorlar. Ve bütün bunları, bir kitapçının raflarında gizlenen büyük gizemi çözmeye çalışırken yapıyorlar.
"Senin yaşındakilerin hâlâ kitap okuduğunu bilmiyordum," diyor Penumbra, bir kaşını kaldırıp. "Her şeyi cep telefonlarından okuduklarına dair bir izlenime kapılmıştım."
"Bu herkes için geçerli değil. Hâlâ kitap kokusu seven bir sürü insan var."
"Kitap kokusu!" diye tekrar ediyor Penumbra. "İşte insanlar bunu söylediğinde akan sular durur. Gülümsüyor, sonra aklına bir şey geliyor ve gözlerini kısıyor. "Kindle'ın yok değil mi, evlat?"
Bay Penumbra'nın 24 Saat Açık Kitapçısı'nın kapısı hiç kapanmıyor. Günün ilk vardiyası Bay Penumbra'ya ait, ardından tezgaha arkeoloji mezunu Oliver Grone geçiyor; gece 10 ile sabah 6 arasındaki son vardiya ise, içerideki kitapların çok tuhaf olduğunu düşünen Jannon'a ait. Kitapçıda katlarca yükselen rafların çok az bir kısmı "normal" kitaplarla dolu. Burada karmakarışık bir sistem var, çoksatan kitaplar bulunmuyor ama Trevanian, Aristo gibi birbirinden alakasız yazarlar ve kitaplarla karşılaşabiliyoruz; bunlar Penumbra'nın tamamen kendi keyfince seçtiği ikinci el kitaplar. Geri kalan tüm kitaplar ise, Google'da bile yer almayan, kocaman deri ciltlerle kaplı kitaplar ve Jannon işe başlarken, bu kitaplara göz atması, bu kitapları okuması ya da da incelemesi yasaklanmış. Bu yasak kısa bir süre için Jannon'ı durdursa da, elbette sonunda kitaplardan birini açıp bakıyor ve kitabın içindeki yazılardan hiçbir şey anlamıyor! Jannon'ın nöbette olduğu geceler boyunca hepsi birbirinden tuhaf müşteriler telaşla dükkana dalıyorlar ve bu kitaplardan birini istiyorlar. Dükkana giren tüm müşteriler kayıt defterlerine işlenmek zorunda, saat kaçta geldi, ne giyiyordu, ruh hali nasıldı, hangi kitabı istedi?.. ve böyle detaylar.

Film setleri için özel efektler ve dekorlar yapan Mat, Google'da çalışan Kat, halkla ilişkiler uzmanı Ashley, yazılım şirketi sahibi (oyunlarda kullanılması için çok gerçekçi memeler geliştiren) Neel gibi insanlar da hikayeye dahil oluyorlar ve hep birlikte Penumbra'nın kitaplarının sırrını çözmeye çalışıyorlar. San Francisco'dan New York'a kadar uzanan, neredeyse FRP oynar gibi kovaladıkları bir maceraya atılıyorlar. Penumbra'nın kitaplarını okuyan tuhaf insanların peşine düşüyorlar; bir yandan çok uzak bir geçmişe ait gibi gözüken olaylarla karşılaşırken, bir yandan da teknolojinin mucizelerinden sonuna dek yararlanıyorlar.

Ben bu kitabı çok sevdim, hatta bence bu kitabı okuyan herkes çok sevecektir. Bir de daha düzgün anlatabilseydim, çok iyi olacaktı. Hâlâ aklım biraz dağınık ve şu yazdığım yazı hiç yeterli gözükmüyor bana; fakat daha fazla bekleseydim hiç yazamayacaktım, o yüzden bu seferlik böyle oldu. Bir süre böyle keyifli kitaplar okumaya devam edeceğim; çok merak ettiğim birkaç kitap sırada bekliyor ama şu sıralar okursam hiçbir şey anlamayacakmışım gibi geliyor. O yüzden daha hafif kitaplarla ve (umarım) daha düzgün yazılarla devam edeceğim.