26 Aralık 2012

Yer Açın! Yer Açın!


Yer Açın! Yer Açın! - Make Room! Make Room!
Harry Harrison
Çeviren: İrma Dolanoğlu
Metis Yayınları
Temmuz 1996 (1. basım)
218 sayfa

Isaac Asimov, gelecek öngörülerinden bahsettiği kimi makalelerinde, kontrolsüz nüfus artışının tehlikelerine de değinir. Doğal enerji kaynakları azalır ve fosil yakıtların yenilenme hızı, bizim tüketme hızımıza yetişemezken dünya nüfusunun sürekli çoğalması hiçbir senaryoda olumlu sonuç getiremez.

Idiocracy adlı film ise, nüfus artışına farklı bir yandan yaklaşıyordu. Ortalama zeka seviyesinin sürekli düşmesi sonucu (ki Asimov bundan da bahseder) ortaya çıkan toplumun parodisidir.

Bahsettiğim iki örnekten, Asimov'un makaleleri çok olası ve korkutucu gözükmüştü bana. Film ise eğlencelik diyelim, geçelim. "Yer Açın! Yer Açın!" da, kontrolsüz nüfus artışı sonucu oluşan bir geleceği anlatıyor. İlk kez 1966'da yayımlanan roman, 1999 yılının sonlarında geçiyor. Bizim için "geçmiş" olsa da henüz gerçekleşmeyen hikayeyi hala gelecekte yaşanacak sayabiliriz. Romandan bahsetmeye başlamadan önce şunu da söylemek istiyorum, kapakta Bosch'un tablolarını kullanmalarına bayıldım!
Harry Harrison'ın romanı, eski ABD başkanı Eisenhower'ın bir sözüyle başlıyor:
"Bu hükümetin programında... Ben burada olduğum sürece... Doğum kontrol problemiyle ilgili politik bir doktrin bulunmayacaktır. Bu bizim işimiz değildir."
Nüfus artışının kontrol edilmediği dünyada, çok kalabalık New York eyaletinde geçiyor roman. New York'un nüfusu 35 milyona ulaşmış. -Google'dan edindiğim bilgi diyor ki, Temmuz 2011 itibarı ile New York'un nüfusu 19.465.197 kişi imiş.- Su kısıtlı, petrol tükenmiş, tarım alanları yok denecek kadar azalmış, her yerde çok fazla insan var. 

Kalabalık ortamlardan bulduğu ilk fırsatta kaçan, başka insanlarla fazla vakit geçirince bir süre yalnız kalmak isteyen biri için (kendimden bahsediyorum tabii ki) kitapta oluşturulan atmosfer çok korkunç. Her yerde çok fazla insan var! Her neyse, işte böyle bir dünyayı okuyoruz romanda. Bir polis memuru, genç bir kadın, "dünyanın kalabalık olmadığı zamanlar"ı hatırlayan yaşlı bir adam, bir de 16 yaşındaki Billy etrafında kurgulanıyor olaylar.
"Hayatım, tıp tarihinin kendisi tabiat kanununu çiğnemek demek. Kilise -hem Protestan hem de Katolik Kilisesi- anestezi kullanımını durdurmaya çalıştı çünkü bir kadının doğum yaparken acı çekmesi tabiat kanunuydu. İnsanların hastalıktan ölmesi de tabiat kanunuydu. Vücudun kesilip açılmaması ve tamir edilmemesi de tabiat kanunu."
Dünyada hemen hemen her yerin, kaldırabileceğinden çok daha fazla insanla dolu olması bir yana; petrolün yokluğu, anormal iklim koşulları ve besin kıtlığı insanların taşınmasını da imkansız hale getiriyor ve neredeyse hiç kimse doğduğu şehirden pek uzağa gidemiyor. Yine de, bu karanlık distopyada aklı başında insanlar var:
"Hayır, ben insan ırkından umudu kesmedim. Onlara hiç anlatılmadı ki, çoğu hayvan gibi doğup hayvan gibi öldü. Ben eşşekkafalı politikacıları ve sözde halk liderlerini suçluyorum; bu konudan devamlı kaçındılar, örtbas ettiler çünkü tartışmalı bir konuydu - canı cehenneme dediler, etkisini gösterene kadar yıllar geçer, benden sonra gelecekler düşünsün. Böylece insanoğlu bir asır içinde, birikmesi milyonlarca yıl süren yeryüzü kaynaklarını sildi süpürdü ve üst kademede hiç kimse buna aldırış etmedi, onları uyarmaya çalışan sesleri dinlemedi, bıraktılar fazla üretelim ve fazla tüketelim; şimdi de petrol bitti, toprağın humus tabakası eridi gitti, ağaçlar kesildi, hayvanların soyu tükendi, yeryüzü zehirlendi, bütün bunların karşılığında elimizde ne var, geri kalan kırıntılar için savaş eden yedi milyar insan, sefil bir hayat süren ve hâlâ kontrolsüz bir şekilde üreyen insanlar. Onun için ayağa kalkıp bir şeyler söyleme zamanı geldi bence."
Sevgili bilimkurguseverler, bu kitabı okunacaklar listenize mutlaka ekleyin. Ben çok sevdim.

2 yorum:

  1. Teşekkürler... Bu kitap ilgimi çekti. Distopya okumayı seviyorum. Karanlık ama gerçeğe çok yakın oluyorlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Distopya okumayı ben de seviyorum ama gelecekle ilgili umutları da yok ediyor bu gerçeğe yakın romanlar.

      Sil