10 Eylül 2011

Beşik


Beşik - Cradle
Arthur C. Clarke, Gentry Lee
Çeviren: M. Alper Çopur
Sarmal Yayınevi
Aralık 1998 (1. basım)
519 sayfa

Sevgili Robinbook (bkz: robinbook @ekşi sözlük) sayesinde edindim Arthur C. Clarke'ın Gentry Lee ile birlikte yazdığı Beşik'i. Rama Serisinde de birlikte çalışan bu iki yazar çok başarılı kitaplara imza atıyorlar. (Ki zaten, Clarke, bilimkurgunun en tanınan ustalarından biridir.)

Bilinmeyen bir gezegendeki okyanusta yaşayan canlıların çiftleşme rituelleriyle başlıyor roman. İkinci bölümde ise ABD'nin güney sahillerine atlıyoruz, uzak bir zamanda değil, 1994 yılında geçiyor roman. Sonra yine aniden dış uzaydan, kim olduğu bilinmeyen yaşam formlarından bahseden bir bölüme atlıyoruz. Sonra yine Dünya'da buluyoruz kendimizi...

Romanın dünyada geçen bölümleri ortalama üstü bir macera romanı gibi ilerliyor. Zeki, başarılı, seksi gazeteci kadın; Harvard eğitimini yarıda bırakmış alkolik define avcısı; teknoloji delisi genç, kimlik bunalımı içinde bir yarbay... Macera romanları için çok uygun karakterler var! Askerlerin "kaybettiği" bir füze hakkında araştırma yapan gazetecimiz Carol ve kiraladığı teknenin iki kişilik mürettebatı anlam veremedikleri keşifler yapıyorlar, her şeyi birleştirmeye çalışırken bir yandan askerlerle, bir yandan başka define avcılarıyla uğraşıyorlar ve usta yazarlarımız gizemi koruma konusunda çok başarılı! Dünya ve uzay hikayeleri arasında bir onu bir diğerini okurken, biliyoruz ki bu iki konu bir yerde birbirine bağlanacak ama nerede, nasıl, hangi taraftan bağlanacağının ipuçlarını uzun süre bulamıyoruz.

Uzak uzayda geçen öykü ise, 'macera romanı'nın aksine daha masalsı bir anlatıma sahip. Haklarında pek fazla bilgi verilmeyen "koloniciler"den -ki, Asimov'un Vakıf'ındaki gibi geniş bir alana hükmeden merkezi bir otorite gibi gözüküyorlar.- ve uzaydaki çeşitli yaşam formlarından oluşan hayvanat bahçelerinden bahsediliyor. (Hayvanat bahçesi projesi, Rama'yı anımsatıyor bir yandan...) Koloniciler ve projeleri hakkında daha fazla okudukça bunun Dünya'ya nasıl yansıtılacağı yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Sonunda iki konu birleşiyor ve epey heyecan verici bir şekilde yaklaşıyoruz romanın sonuna.

Baş karakterimiz Carol, nihayet yabancı bir medeniyetle karşılaştığında, "Alice kendini harikalar diyarında sanıyordu..." diyor ve daha yeni "Alice Harikalar Diyarında ve Aynadan İçeri"yi okumuşken -bu kitaptan da kısaca bahsetmeyi planlıyorum bir ara- bu benzetme çok hoşuma gitti!